Taliban kimi zihinlerde öyle bir şarhoşluk hali yaratmış ki gazetelerden televizyonlara ve sosyal medyaya kadar pek çok mecrada adeta bir hezeyan yarışı yaşanıyor.
-Demokraside oh be ne güzel bir ülkede yaşıyoruz diyemedik, şimdi İslam’ın zaferiyle kendimize geliyoruz.
-Taliban, başkent Kabil’i aynen Mekke’nin fethi gibi kansız bir şekilde emperyalist işgalden kurtardı.
-Taliban’dan beklentimiz Kur’ani ilkelere göre bir devlet yönetimi oluşturmasıdır.
-Bunlar İslam güneşinin parlamasının ön fırtınalarıdır.
Hezeyan yarışına katılanlar bu kadarla sınırlı değil elbette… Mesela kendisini ‘biatlı’ Milli Görüş lideri ilan eden Oğuzhan Asiltürk… Besmele çekip Taliban’ı Afganistan’ın meşru yönetimi olarak takdis ediyor ve ülkesini işgalci emperyalist güçlerden temizlediği için Türkiye’yi Taliban’a destek vermeye çağırıyor. Gerçi biz Afganistan’ı işgal eden Amerika’ya destek için 20 yıldır Afganistan’daydık ama, olsun şimdi de özgürlük, hukuk ve insan hakları düşmanı Taliban’a destek veririz!..
Oğuzhan Asiltürk, demokrasiyi ‘küfür düzeni’ olarak gören Taliban’a biat için koşarken, AK Parti iktidarının Maocu ortağı Doğu Perinçek hiç geri kalır mı, o da Taliban’a güzelleme yarışına şu incili ifadelerle katılıyor: “Taliban, Atatürk’ün Türkiye’de yaptığı gibi, Afganistan’ın Kurtuluş Savaşı’nı başardı.”
Bu arada, her vesileyle “şeriat devleti” hayalinin altını çizen Ayasofya’nın eski imamı da Perinçek’i yalnız bırakmadı ve Taliban’ın işgalcilere karşı bir kurtuluş mücadelesi verdiğini söyledi.
Örneklerden de anlaşılacağı üzere memleketimizde hatırı sayılır bir kesim, ümmetin birliği için Taliban’ın gelişini dört gözle bekliyormuş. Ne diyelim hayırlı olsun… Bu vesileyle bir kez daha gördük ki “ümmet” söylemini dillendiren dindarlar hukuk, özgürlük, insan hakları, kadın ve çocuk haklarını gibi evrensel insani değerleri değil, bu haklara savaş açan Taliban’ın şeriat düzeninin hayalini kuruyorlarmış.
Hal böyleyken, Taliban’ın Afganistan’da normalleşme sağlayacağına inananları hayretle ve ibretle karşılamak gerekiyor. Anlamakta güçlük çekenler için bir kez daha hatırlatalım, Taliban’ın mesajı son derece açık ve net: “Ülkemizde demokratik sistem olmayacak, şeriat kanunları geçerli olacak.”
Bu açık mesajlara rağmen, Taliban’ın “Hanefi-Maturidi” geleneğe bağlı külliyatı güncelleyeceği ve yeni bir değişim başlatacağı beklentisi içine girenlerin geleneksel İslam siyaset düşüncesine ve özellikle de Taliban’ın somut gerçekliğine daha yakından bakmaları gerektiği kanaatindeyim.
Maalesef İslam ülkelerinin hemen tamamında altını çizebileceğimiz demokratik bir sistem örneği yok. Bu açıdan Türkiye, Müslüman dünya için iyi bir örnek ve doğru bir demokratik model oluşturabilirdi. Nitekim AK Parti iktidarı demokratikleşmede, hukuki reformlarda iyi bir başlangıç yapmış ve özellikle Müslüman ülkelerde umutları yükseltmişti. Ama ne yazık ki bugün geldiğimiz nokta çok dramatik bir duruma işaret ediyor. Hukukun üstünlüğü kayboldu, özgürlükler askıya alındı, insan haklarında ise hızla dibe doğru gidiyoruz.
Eğer bunca demokrasi tecrübesine sahip olan Türkiye’de, büyük beklentilerle iktidara gelen ve demokratikleşmede önemli adımlar atan AK Parti’nin hikayesi bir hayal kırıklığı ile sonuçlanmışsa, Taliban’dan değişim beklemek abesle iştigaldir. Demek ki Müslüman dünya bu demokrasi işini başaramıyor, bu gidişle başarması da pek mümkün gözükmüyor.
Çünkü günümüzün Müslüman ülkeleri, en temel insani değerler konusunda henüz zihinsel planda bir mutabakata varabilmiş değiller, dahası demokratik değerlerle savaş halindeler. Doğal olarak böylesine sorunlu bir iklimde yaşanabilir bir toplum modelinin oluşması mümkün değildir.
Dolayısıyla kendimizi kandırmayalım, Afganistan dahil diğer İslam ülkelerinde Taliban ve türevlerinin hayat bulması, hatta iktidar olması kaçınılmazdır.