Kimseyi demokrasi testine tabi tutmak gibi bir hakkımız yok elbette, bunu biliyorum. Ancak bu ülkedeki belli sol muhitlerde de, dindar-muhafazakar kesimlerde de demokratik tavır konusunda hala ciddi nakısaların var olduğunu, bu yüzden de değişimin hiç de kolay olmadığının altını çizmek gerekiyor.
Eğer nasıl bir Türkiye tasavvur ettiğimizi ve birbirimizi inkar etmeden nasıl birlikte yaşayacağımızın koordinatlarını doğru tayin edemezsek, geçmişte ve halen yaşamakta olduğumuz kutuplaştırıcı iklimden kurtulma konusunda ciddi sıkıntılar yaşarız.
Aslında iktidarın uygulamalarından rahatsız olan bütün muhalefet unsurları değişimin zaruretine inanıyor. Ancak ideolojik mahallelerin geleneksel davranış kalıpları empati kültürüne yabancı olduğu için demokratik tahammülün içselleştirilmesinde sıkıntılar yaşanıyor.
Mesela dindar muhitler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ adımlarını anlamakta nasıl zorluk çekiyorsa, aynı şekilde sol kesimler de dindar mahalleye karşı empati yapmayı pek beceremiyor ya da zaten istemiyor.
Bütün bunlara rağmen Kılıçdaroğlu ısrarla bu adımları atmaya devam ediyor. Daha geçen hafta parti grubundaki konuşmada dillendirdiği “Artık CHP eski CHP değil” şeklindeki ifadelerinin ardından Ordu’da yaptığı konuşmada da “Bizim de kusurumuz, yanlışlarımız vardı. Yanlışlar yaptıysak, birisine zarar verdiysek oturup onunla helalleşmemiz lazım” diyerek değişim adımlarını sürdürdü.
Maalesef sol kesimlerin sadece dindarları değil, Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ adımlarını da yeterince anlayabildiğini söylemek pek mümkün değil. Özellikle muhalif sol medyanın, Kılıçdaroğlu’nun değişim konusundaki pozitif adımlarını daha da zenginleştirerek çoğaltmak yerine mahalle tahkimatına önem vermesi, iktidarın en güçlü alternatifi olan 6’lı masanın hedeflerinin topluma mal edilmesi açısından da önemli bir zaaf oluşturduğu kanaatindeyim.
Ne hikmetse sol medya Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinin özellikle ‘helalleşme’ boyutuna pek itibar etmiyor, adeta gizlemek için özel bir gayret sarf ediyor.
Öyle anlaşılıyor ki muhafazakar kesimlere yönelik arka arkaya gelen mesajlardan çok da mutlu değil…
Düşünün ki iktidarın kontrolündeki medya, Kılıçdaroğlu’nun helalleşme mesajlarını sanki hiç duymamış gibi yapıyor. Konumları dikkate alındığında bu durum aslında onlar açısından son derece normal.
Ancak sol medyanın da iktidar medyasıyla aynı dalga boyutunda bir tavır sergilemesi doğrusu biraz garip.
Eğer komplo teorilerine itibar eden birisi olsaydım, iktidar ve muhalefet medyası asında gizli bir ittifak olmasından şüphe ederdim. Elbette ittifak söz konusu olamaz, ama tam bir basiretsizlik olduğu kesin…
Türkiye’de iktidar değişimi isteyenlerin artık bir karar vermesi gerekiyor, iktidarın kendisini kilitlediği “Ezan-bayrak” gibi kutsallarla konsolide ettiği bir alan var, buradaki seçmeni tutmak için dildeki kirlilik dahil her enstrümanı kullanmayı mubah olarak görüyor.
Muhalefet ise buradaki seçmen kilitlenmesini çözmek yerine, neredeyse bütün umudunu iktidarın ekonomideki çaresizliğine bağlamış durumda. Elbette ekonomik krizin sonuçları olacaktır, ancak AK Parti etrafında kilitlenen belli bir seçmen kitlesi zaten bu krizi bir ölçüde satın almış bulunuyor.
Dolayısıyla muhalefet, özellikle geçmişte AK Parti’ye oy vermiş ama şimdilerde memnuniyetsiz olan seçmenlerin bu yapıdan çözülmelerini sağlayacak daha güçlü argümanlarla alternatif bir adres oluşturması gerekiyor.
Bu açıdan kutuplaşmanın zeminini oluşturan ‘helalleşme’ doğru bir adım, ama bunun hukuksal anlamda hesaplaşmayı da ihmal etmeden yapılması şart.
Hemen belirtmek gerekiyor ki eğer sol mahalle ‘hesaplaşma’ya önem verdiği kadar ‘helalleşme’yi de içselleştirerek inandırıcı bir fotoğraf ortaya koyamazsa, memnuniyetsiz kesimlerin AK Parti’den çözülmesi hiç kolay olmayacaktır.