Farklı zamanlarda bu köşede CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun önemli değişim adımları attığının altını çizmeye çalışıyorum. Geleneksel CHP çizgisi açısından ciddi bir demokratikleşme iradesiyle dindar-muhafazakar kesimlerle ‘helalleşme’ adımı başlatan Kılıçdaroğlu, önceki gün siyasetin ezberlerini bozacak yepyeni bir meydan okuma hamlesi daha başlattı.
“Bazı şeyler yürek ister, o yürek benim yol arkadaşlarımda var!” başlığıyla kendi sosyal medya hesabından yeni bir video yayınlayan Kılıçdaroğlu, başörtüsünü yasal güvenceye kavuşturmak için yasa teklifi hazırladıklarını ve parlamentoya sunacaklarını açıklamıştı ve teklif dün Meclis’e sunuldu.
Kılıçdaroğlu’nun yeni hamlesi, CHP’nin tarihsel kimliği açısından cesur bir adım olduğu gibi genel olarak siyasetin işleyiş mekanizmalarını da değiştirecek bir hamle.
Özellikle 28 Şubat sürecinde başörtüsü ile ilgili yaşanan baskıları artık hepimiz biliyoruz. Maalesef o dönemdeki yasakçı anlayış, Türkiye’de siyasetin dini değerleri politik bir malzeme olarak kullanmasının önünü açmıştır. Nitekim halkın ekonomik anlamda yoksullaşmasına çare üretemeyen AK Parti iktidarı, siyasi rant için dini değerleri pazarlamakta hiçbir beis görmemektedir.
Mesela son günlerde sandık telaşına kapılan Cumhur İttifakı, yeniden başörtüsü üzerinden “Biz gidersek kazanımlarınızı kaybedersiniz, başörtüsü yasakları geri gelir” benzeri söylemlerle dindar mahalleyi korkutmaya çalışıyor.
İşte şimdi Kılıçdaroğlu bu ezberi bozuyor ve diyor ki: “Türkiye’yi barıştırma yolu zor ve engebeli bir yol. Ve bu yolda hep beraber yürümek zorundayız. Bu yaralardan biri de başörtüsü mevzusu. Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Ama değişmeyi, öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı.
Bu meseleyi toplum olarak aşma, geride bırakma zamanı. Konuyu, devlet ciddiyetiyle çözme ve siyasetçilerin iki dudağı arasından çıkarma zamanı. Evrensel hukuk ilkeleriyle uyum içinde bir kanuni çerçeve oluşturduk. Kadınlara giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz. Bu hakkı yasal güvenceye alacağız. Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkartacağız.
Yarın itibariyle bu yarayı sonsuza kadar kapatacak adımı atıyoruz. Kanun teklifimizi, grup toplantısından hemen sonra, TBMM’ye sunacağız. CHP Grubu, eksiksiz, amasız, fakatsız ve yüreklice bu kanunun arkasında duracaktır.”
CHP liderinin bu meydan okuyan hamlesi karşısında AK Parti iktidarının ve küçük ortaklarının önünde iki seçenek var. Birincisi hakkaniyetli davranıp bu teklife ‘evet’ oyu vermek, ikincisi ise ‘böyle bir teklifi ancak biz yaparız’ diyerek ‘ret’ oyu vermek… Bu arada MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin “Yeni bir karara ihtiyaç yok” diyerek başörtüsüne kapıyı kapattığının da altını çizmekte yarar var.
İktidar cenahı hangi yolu seçerse seçsin, özgürlükler bahsinde bu partiyi kaybetmiş bulunuyorlar. ‘Hayır’ deme gibi bir lüksleri yok ama farz edelim ki dediler, bu AK Parti açısından hikayenin gerçek anlamda sonu demektir. Hiç kuşkusuz doğru olan CHP’nin başörtüsü teklifine ‘evet’ oyu vermektir…
Muhtemelen AK Parti ‘hayır’ diyerek kendi teklifini getirme yolunu seçecektir. Ancak hemen hatırlatalım, bu AK Parti için en riskli yoldur. Çünkü CHP, “20 yıldır iktidardalar ama başörtüsü meselesini yasal güvenceye bağlamak akıllarına gelmedi. Ancak biz teklif verince akıllarına geldi” diyerek seçim meydanlarını inletecektir.
Öyle anlaşılıyor ki bu hamle AK Parti’de alarm zilleri çaldırmış… Parti sözcüsü Ömer Çelik’in dün apar-topar yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bugün başörtüsü konusunda önemli açıklamalar yapacakmış. Bu demektir ki AK Parti, Kılıçdaroğlu’nu izlemeye devam edecek…
2002’de iktidara geldiğinde ‘hukukun üstünlüğü’ özgürlükler ve insan hakları konusunda önemli adımlar atan AK Parti’nin neden şimdi otoriter istikamete dümen kırdığını anlamak ve anlamlandırmak gerçekten mümkün değil.
Mesela 20 yıllık iktidarında başörtüsü meselesini neden yasal bir güvenceye kavuşturmadı?
Parlamentoda fazlasıyla sayısal çoğunluğa sahipti, elini tutan mı vardı ki bir kez olsun aklına gelmedi…
Kimse kusura bakmasın, şu saatten sonra bu konuda atılacak her adım Kılıçdaroğlu’nun hanesine yazılacaktır. Galiba esas mesele şu; eğer siyasette makuliyet çizgisini kaybederseniz, çaresiz bir şekilde hep başkalarının peşinden koşmak zorunda kalırsınız…