Şu bir gerçek ki son günlerde bazı hocaların absürd fetvaları insanların zihinlerini altüst etti ve bu konuda ciddi tartışmalar yaşandı. Bu cehalet tablosu karşısında doğrusu insan biraz endişeye kapılıyor. Çünkü bu görüntü, bütün dindarları utandıran bir manzara arzediyor. En çok da İslami bilimlerle uğraşan ve bu konuda akademik çalışmalar yapan bilim insanları adına endişe verici...
Maalesef şu anda yaşadıklarımız, İslam toplumlarının kanayan bir yarası haline gelmiş bulunuyor. Kimse İslam’ın sahih kaynakları konusunda kafa yormak gibi zahmetli bir işe talip değil. Galiba en dramatik olanı da, İslam dünyasında eleştirel düşüncenin gelişememiş olması... Eğer İslam kültürünün tarihsel merhalelerini dikkate alan, düzeyli ve özgür bir tartışma ortamı oluşturulabilseydi, eminim bugün ortalığı kaplayan merdiven altı fetvalarla kafamız bu kadar karışmayacaktı.
***
Zira dindarlar olarak hepimizi ilgilendiren en önemli mesele; bir rahmet dini olan İslam’ın insanların zihnine modern zamanların diliyle en doğru şekilde sunulmasıdır. Ama gelin görün ki, neredeyse dinin asli mesajının yerine geçer hale gelen menkıbeler ve hurafeler ortalığı kapladığı için, kimse dinin özüne ilişkin gerçek bilgileri konuşamıyor ve tartışamıyor. Konuşanlar da zındıklıkla itham ediliyor.
Düşünün ki İslam’ın temel ilkelerinin anlaşılmasında ve yorumlanmasında engin bir ufuk açan İmam- Azam’ı anlama gayretlerinin önü bile anında taassupçu bir zihniyet tarafından kesilerek, her dönemin şartlarına göre dini yorumlama anlayışının güncellenmesi akamete uğratılıyor.
Keşke merdiven altı hocalar dahil bütün İslam bilim insanları, dinin aydınlık mesajını kılı kırk yaran bir titizlikle yorumlayarak çağlar ötesinden bize ulaştıran İmam-ı Azam’ı anlamak için birazcık olsun bir gayret sarfedebilseler...
Bu çerçevede, Nihat Ergün’ün Hanefi-Maturidi ekol bağlamında “İktisadi ve Siyasi Düşüncede Akıl” adlı çalışmasından da yararlanarak kısa bir İmam-ı Azam okuması yapmaya çalışacağım.
***
O İmam-ı Azam ki; iman ve amelin birbirinden ayrı olduğunu, kişinin iman etmekle dine bağlandığını, emir ve yasaklara uymakla da şeriata bağlı olduğunu anlatmış, kişinin emir ve yasaklara uymasa da imanının ve dininin var olacağını savunmuştur. Tekfire ve dışlamaya asla zemin hazırlamamıştır.
O İmam-ı Azam ki; günümüzün de en önemli sorunlarından birisi olan, her grubun haklılığını ispat için hadis rivayetine başvurması konusunda önemli bir ölçü getirmiştir. Buna göre sadece ravilerin muteber kişiler olması yeterli değildir, içeriğin de Kur’an’a aykırı olmaması gerekmektedir. Çünkü Allah’ın peygamberi Allah’a muhalefet etmez.
O İmam-ı Azam ki; tevhidin hakikatlerini akli delillerle ispatlamaya çalışmış, tüm bunlardan kendi düşüncesini beslediği bir kültür hazinesi elde etmiştir.
O İmam-ı Azam ki; hukukun resmi makamlarca düzenlenmesinin, zorbaların keyfi uygulamalarına yol açabileceği gerekçesiyle tavsiye edilir bir durum olmadığını söylemiştir.
O İmam-ı Azam ki; hür düşünceli bir insandır. Hiç kimsenin görüş ve düşüncesini kendi aklıyla tartmadan kabul etmemiş, Kur’an, kesin sünnet ve sahabe fetvasına boyun eğmiş, tabiin görüşlerinin bazılarını doğru, bazılarını yanlış bulmuştur.
O İmam-ı Azam ki; Emevi ve Abbasi sultanlarının karşısında siyasi ve ekonomik fetvaları ile hür düşüncenin en önemli temsilcisi olmuştur.
O İmam-ı Azam ki; zalim ve fasık yöneticilerin meşruiyetini kabul etmeyen ve onlara karşı hakkı söylerken öldürülen kişiyi şehitlerin en üstünü sayan ve bu özelliği ile de düşünceyi açıklama hürriyetini, muhalefet hakkını kullanmayı ortaya koyan bir anlayışa sahiptir.
Kur’an’ın ve sünnetin mesajını anlama ve yorumlamada insan aklının hayati bir öneme sahip olduğuna inanan İmam-ı Azam’ın derin kültür hazinesinden istifade etmeyi denersek, eminim sorunlarımızla ilgili de daha rasyonel çözümler üretebiliriz.