Keşke hep birlikte özgürlüğün şarkısını söyleyebilsek, keşke gökyüzünü fetheden kuşların hikmetine vakıf olup özgürlüğün ellerini tutabilsek… Tıpkı Oktay Rıfat’ın “Elleri var özgürlüğün” şiirinde olduğu gibi.
/Köpürerek koşuyordu atlarımız
Durgun denize doğru.
Bu uçuş, güvercindeki,
Özgürlük sevinci mi ne!
………………….
Elleri var özgürlüğün,
Gözleri, ayakları;
Silmek için kanlı teri,
Bakmak için yarınlara,
Eşitliğe doğru giden.../
Bir inat uğruna özgürlüğü elinden alınan insanlardan daha çok kim anlayabilir ki özgürlüğün kıymetini. Çünkü onlar, duvarların ardında zamanın durduğu en dayanılmaz anlarda bile bir gün mutlaka özgürlüğü teneffüs edebileceklerine yürekten inanırlar.
İşte o isimlerden birisi Osman Kavala…Masumiyet karinesinin çiğnendiği, temelsiz iddialarla, yalan beyanlar kullanılarak ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen Osman Kavala’nın cezaevinde yedinci yılını doldurduğu 1 Kasım’da yaptığı açıklamayı okurken içimde derin bir sızı hissettim.
Bir gün özgürlüğü teneffüs edebileceğine olan inancını koruyan Kavala’nın şu sözleri, umarım bazı vicdanlarda bir yankı bulur: “Altmış yaşımdan sonra aktif biçimde yaşayabileceğim hayat diliminin büyük bölümünü cezaevinde geçirmiş oldum. Eşimle hayatı paylaşamadım, annemle, sevdiklerimle birlikte yaşayamadım. Yıllardır yürüttüğümüz barış ve uzlaşma kültürüne katkı sağladığına inandığım sivil toplum çalışmalarını sürdürmem engellenmiş oldu.
Ancak bana asıl teselli verecek olan ülkemde hukuk devleti yönünde gelişmeleri görmek olacak. Bunun olacağına ve gerçekten özgürlüğü teneffüs edebileceğime inanıyorum.”
Bir insanın en değerli yıllarının elinden alınmasından daha vicdan yaralayıcı ne olabilir ki… Ama ne yazık ki Türkiye gibi üzerinde hep “vesayet” gölgesi olan demokrasilerde özellikle yönetim erkinde yer alanların, insani hasletlere pek ihtiyacı olmuyor.
Aslında bu yazı müzikle ilgili olacaktı, çünkü bu niyetle bilgisayarımın başına oturmuştum. Ama Kavala’nın sessiz çığlığı, beni ülkemizde her zaman hasreti çekilen özgürlüğün kıyılarına savurdu.
Doğrusu özgürlüğü hiç bıkmadan tekrar tekrar düşünmek bana iyi geldi. Bu vesileyle Bop Marley’den Bob Dylan’a, John Lennon’dan John Legend’a kısa bir liste oluşturarak geceyi özgürlük şarkılarıyla ihya ettim.
Perdeyi Bob Marley ve Wailers'ın "Redemption Song"u ile açarak başlıyorum… Dokunaklı bir parça, hele de şarkıda Jamaikalı aktivist Marcus Garvey'in "The Work That Has Been Done" adlı konuşmasından alınan bazı sözler var ki insanı can evinden vuruyor. İşte o sözler: "Kendinizi zihinsel kölelikten kurtarın/Kendimizden başka hiç kimse zihnimizi özgürleştiremez."
Gece devam ediyor, sırada Bob Dylan’ın "Chimes of Freedom" (Özgürlük Çanları) şarkısı var. Şarkı aslında bir çiftin yıldırım fırtınası sırasında sığınmasını konu alıyor. Ancak şarkının etkileri üzerinden değerlendirildiğinde gizemli bir havası olduğu da muhakkak. Bazı yazarlar şarkının ünlü şair Arthur Rimbaud'dan etkilenerek yazıldığını belirtirken, bazı biyografi yazarları da şarkının John F. Kennedy'nin 1963'teki suikastına bir cevap niteliği taşıdığını Kimden ilham alınarak yazılmış olursa olsun, özgürlük konusunda yazılmış en iyi şarkılardan biri.
Ve John Lennon'ın efsanevi şarkısı "Imagine…" Savaşın sesini bastırmak için yaratılmış bir barış marşı ama aynı zamanda bir aşk şarkısı.
/Eğer denersen kolay
Altımızda cehennem yok
Üstümüzde yalnızca gökyüzü
Hayal et tüm insanların
Bugün için yaşadıklarını
Ülkelerin olmadığını hayal et./
20. yüzyılın en sevilen müzik parçalarından biri olan “İmagene” şarkısı, genel olarak sade bir havaya sahip, soft-rock piyano baladıdır aslında. Ama birkaç zarif armonik dokunuş, bu şarkıyı adeta bir şaheser haline getirmiştir.
Irkçılığa karşı bir eşitlik mücadelesinin sembolü haline gelen “Selma” filmi için hazırlanan John Legend’ın “Glory” (Zafer) şarkısıyla daha iyi bir dünyanın olabileceğine inancımızı tazeliyoruz.
/Özgürlük bizim için inanç
Adalet bizi yan yana getiriyor
Adalet, bir kısım için değil herkes içindir./