İslamcıların demokrasi reddiyesine hakkı var mı?

Mehmet Ocaktan

Günümüz İslam toplumlarında dillendirilen demokrasi karşıtı söylem, genellikle İslam’ın Batı düşüncesinin ürünü olan demokrasiye karşı ayırıcı ve üstün konumunu vurgulama sadedinde gündeme gelmektedir. En keskin tartışmalar da liberal demokrasinin uygulamadaki zaafları üzerinden yürütülmektedir. Ancak bu çerçevede İslam coğrafyaları baz alındığında, bu toplumlarda ilaç için bile olsa işleyen demokrasi örneği olmadığı için mevcut demokratik sistemi hedef tahtasına oturtmanın ahlaki bir tutarlılığı da yoktur. Hele de halen İslam ülkelerini yöneten otoriter yönetimler ve bunların doğurduğu zulüm ve baskı uygulamaları ortadayken...

***

Bu konuyu daha somut bir düzlemde tartışmak için sanırım bazı okur itirazları üzerinden örneklendirmekte yarar var. Mesela bir okur geçtiğimiz günlerdeki yazılarımdan birinde “Hz Peygamber döneminde demokrasi yoktu, çünkü demokrasi modern zamanlara ait bir kavramdır” cümlesine “Peki peygamber dönemindeki yönetim biçimi demokrasiden daha mı kötüydü?” diye itiraz ediyor. Bu bahiste öncelikle şunu net olarak ifade etmeliyim; hiçbir yazımda demokrasiyi İslamileştirmek ya da demokrasiye İslami referanslar bulmak gibi bir niyet içinde olmadım. Ayrıca din, çerçevesi çizilmiş somut bir yönetim modeli tarifi vermemiştir.

Her zaman altını çizdiğimiz gibi din, adaletin, hukukun tesis edilmesini, ahlakı ve vicdanı önceleyen, bireyin haklarını teminat altına alan temel doğruları vazetmiş, bu ilkeler temelinde nasıl bir sistem oluşturulacağı tercihini ise beşeri iradeye bırakmıştır. Dolayısıyla bugün Hz. Peygamber dönemi örneğine bakarken, illa onu demokratik bir sistem olarak tanımlamak zorunda değiliz, ayrıca gerek de yok zaten.

Biliyoruz ki o günün küçük ölçekli site devleti şartlarında Hz. Peygamber adaletin tesis edildiği, Müslüman olmayanlar dahil herkesin hakkını, hukukunu, hürriyetini koruyan bir yönetimi o toplumda hakim kılmıştır.

‘Demokrasi modern zamanlara ait bir kavramdır’ derken, bugünkü anlamıyla kavramsallaşmış modern demokrasiden söz ediyoruz. Gerek Hz. Peygamber dönemindeki, gerekse öncesi ve sonrasındaki yönetim modellerinde eğer adalet ve hukuk işliyor, hürriyetler teminat altına alınıyorsa sistemin adının sultanlık ya da demokrasi olmasının bir önemi yoktur.

Biliyoruz ki, son bir kaç yüzyıldır toplumun bütününü ilgilendiren kararların bizzat toplumun kendisince ya da temsil edilen kurumlar aracılığı ile alınması fikri yaygınlık kazanmış ve bu eğilim demokrasi kavramıyla tanımlanmaya başlanmıştır. Halkın yönetimi manasına gelen demokrasi Yunanca kökenli bir kelimedir. İlk uygulamaları M.Ö. 450-350 yılları arasında Yunan site devletlerinde gerçekleşmiştir.

Demokrasi, M.Ö. 431 yılında Atinalı devlet adamı Perikles tarafından .Halkın tam ve doğrudan katılımı .Kanun önünde eşitlik .Çoğulculuk (farklı eğilim, amaç ve görüşleri kabullenme) .Bireycilik (kişi haklarına saygı) temel ilke olarak formüle edilmiştir.

Ancak belirtmek gerekiyor ki, Atina demokrasisinden bu yana demokrasi düşüncesi ve uygulama biçimlerinde önemli değişiklikler gerçekleşmiştir. Kökleri 16. Yüzyıla kadar uzanan çağdaş demokrasi düşüncesi, tarihsel süreç içinde feodal uygulamalardan doğal hukuk anlayışına, din savaşlarından iktidarları sınırlayan kuvvetler ayrılığı ilkelerine kadar pek çok yeni yaklaşım ve gelişmelerle şekillenmiştir.

***

Kısacası bugün sözünü ettiğimiz demokrasi, uzun tarihsel tecrübeler ve yüzyıllar içinde yaşanan değişimlere paralel olarak tekamül etmiş bir yönetim biçimidir. Elbette demokrasinin mevcut hali de tartışılmaz değildir. Nitekim günümüzde sadece İslam toplumlarında değil, Batı toplumlarında da demokrasinin zaafları tartışılmaktadır. Özellikle liberal demokrasinin vaat ettiği hayallerin gerçekleşmemesi, demokratik dünyada yeni bir popülist dalgayı tetiklemiş bulunmaktadır.

Ancak çağdaş demokrasinin bütün zaaflarına rağmen, İslam dünyasındaki ulemanın ve siyasi elitlerin demokrasi düşmanlığı yapmasının haklı bir gerekçesi bulunmamaktadır. Adaletin, hukukun olmadığı, insan haklarının yok sayıldığı, özgürlüklerin zalimane yöntemlerle bastırıldığı İslam ülkelerinin hiçbirinin “Demokrasinin en mükemmel örneği İslam’da vardır” gibi bir masalın arkasına saklanarak mevcut demokrasiye laf etme lüksü olamaz.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (38)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.