İmamoğlu’nun kent demokrasisi hayali

Mehmet Ocaktan

Normal demokrasilerde siyaset temelde halkın iradesine dayanır ama demokrasinin sürdürülebilir olması için de halkın memnuniyetine dayanmak zorundadır. Türkiye gibi demokrasi kültürünü içselleştirememiş toplumlarda da şeklen millet iradesi esastır, ancak işleyişte her zaman tepede bir çobanın var olması gibi bir garabet söz konusudur. Yani demokrasi biraz görüntüden ibarettir…

Bu yüzden de siyaset yıkıcı bir zeminde yapılır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gibi alaturka modele geçtiğimiz günden bu yana devletin yönetimi tamamen tek kişiye endeksli hale geldiği için de asgari siyaset yapmanın imkanları bile ortadan kalkmış bulunuyor.

Mesela 2002’de iktidara gelirken ‘yerel demokrasi’yi güçlendirme kriterini temel ilke olarak belirleyen AK Parti iktidarı, şimdi halkın iradesini görmezden gelerek seçilmiş belediye başkanlarını atanmışların iradesine teslim etmekte bir beis görmemektedir.

Bu muameleye maruz kalanların başında da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu geliyor.

Daha iki gün önce İstanbul Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı kamu kurum ve kuruluşlarına bir yazı göndererek başkanların yurt dışı temsilcilerle görüşme yapmak için Dışişleri'nden izin alma şartını getirdi. Halkın oylarıyla seçilmiş olmanın bir önemi yok artık, İmamoğlu sadece hükümetin izin verdiği kişilerle görüşebilecek… Demokrasimizin kalitesini bundan daha iyi gösterecek bir örnek olamazdı herhalde…

Muhtemelen biraz da İstanbul’u kaybetmenin travmasıyla olsa gerek, iktidar seçildiği günden bu yana Büyükşehir Belediye Başkanı’na karşı müthiş bir kuşatma harekatı yürütüyor. Öyle ki iktidara yakın medya bile İmamoğlu’nu kötücül bir figür haline dönüştürmek için akıl ve mantıkla izahı mümkün olmayan işler yapıyorlar.

Keşke şu günlerde İmamoğlu’nun Financial Times’a yaptığı açıklamalar üzerinden itibarsızlaştırma kampanyası yürüten iktidar kalemleri, İmamoğlu’nun İstanbul’la ilgili neler yaptığına ya da uzun vadeli ne tür hayalleri olduğuna da bakmayı deneyebilseler… Unutmayalım gazetecilik sadece iktidarı parlatmaktan ibaret değildir, bazen yaşadığımız bu şehrin belediye başkanının yaptıklarını hakkaniyetle değerlendirmek de bir erdemdir. Mesela ben özellikle Zeytinburnu ve Üsküdar belediyelerinin kültürel alandaki faaliyetlerini İstanbul’a yakışan çok kıymetli çalışmalar olarak görüyorum.

Bu çerçevede İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Salı günü gerçekleştirdiği İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) 'Vizyon 2050-Gelecein İstanbul'u sunumunun bu şehrin geleceği açısından son derece değerli olduğu kanaatindeyim.

Kamuoyu ile paylaşacağı 'Vizyon 2050 Strateji Belgesi'nin binlerce insanın fikri, emeği ve katkısı ile veriye dayalı analizler doğrultusunda oluştuğunu vurgulayan İmamoğlu diyor ki: “3 yılın sonunda şunu gerçekçi bir iddia ile ortaya koyabilirim ki; bizim artık İstanbul için, Türkiye’nin tüm kentleri ve dünyanın diğer metropollerine umut taşıyacak, demokratik bir yaşamı İstanbul’da ve Türkiye’de tesis edecek, geleceğimizi kendi ellerimizle kurmamızı sağlayacak bir planımız var. Başka bir İstanbul hayalimiz var.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Florya Atatürk Ormanı bitişiğindeki alanı, İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Kampüsü’ne dönüştürmüş. Vizyon 2050 Strateji Belgesi çerçevesinde bu kampüs alanında oluşturulan masalar, tam bir kent demokrasisi anlayışıyla İstanbul’u birlikte yönetme planları hazırlayacaklar. Bir bakıma ‘demokrasi vadisi’ niteliği taşıyan bu kampüste şehrin farklı kesimlerine ve farklı meslek gruplarına mensup insanlar hiçbir ön şart olmadan bu kampüste bir araya gelip kendilerince önem atfettikleri sorunları masalarda tartışarak olgunlaştıracaklar ve İstanbul’un geleceğini planlayacaklar.

Aslında günümüzde kenti bütün paydaşlarla birlikte yönetme modeli, modern demokrasilerin vaz geçilmezi haline gelmiş bulunuyor. Ancak bizim gibi normal siyasal mekanizmaların bile işlemez halde olduğu ülkelerde kent demokrasisinin işlerlik kazanması çok da kolay değil.

İşte tam da bu noktada Ekrem İmamoğlu Türkiye’deki demokrasi ve hukuk açığının altını çizerek, hem Türkiye hem de İstanbul açısından önemli bir tehlikeye işaret ediyor:

“Şimdi sözlerime diğer krizlerden de kaynaklı sıkışma ve tıkanmaları işaret ederken, her düzeyde adalet ve demokrasi süreçlerini tahrip eden, demokratik kurum ve kurulları askıya alan bugünün yönetim anlayışına ve alışkanlıklarına yönelik en büyük meydan okumayla devam etmek istiyorum. Bugün Türkiye’nin içinden geçtiği demokrasi, hukuk ve yönetim krizi; geleceğin İstanbul’unun önündeki en önemli engeli teşkil etmektedir.”

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (20)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.