Cumhur İttifakı’nın altılı masayı dağıtmak için uzun süredir çok ince hesaplar yaptığı herkesin malumu. Bir süre masanın altında ‘gizli ortak’ bulmaya çalıştılar, bulamayınca perdelerin arkasına saklanıp dikizcilik yaptılar ama her seferinde hafiyecilikten elleri boş döndüler.
Ama hiç bıkmadılar, öyle ki “Yalan dolması, laf salatası, koltuk kebabı, Kandil dolması, Selo kahvaltısı” gibi küçültücü ifadelerle ‘altılı masa menüsü’ bile oluşturdular. Sonra baktılar ki muhalefet ‘İmralı kebabı’na itibar etmiyor, bir kez daha eski söylemlerine geri dönerek Meral Akşener’e “masayı bırak bize gel” çağrısı yaptılar…
Hasılı ne yaptılarsa masa bir türlü dağılmadı, tam aksine vites yükselterek ve de safları sıklaştırarak el ele seçimlere yürüme kararlılığını sürdürdüler. İşte esas korku da bu… Zira masa dağılmadığı sürece Cumhur İttifakı’nın bu seçimleri kazanması çok mümkün gözükmüyor.
Zaman zaman ben de altılı masanın çalışmalarına ilişkin ‘acaba biraz işler yavaş mı yürüyor’ tarzı eleştirilerde bulundum. Çünkü Türkiye’nin acelesi var… Eğer Türkiye’nin bütün kurumsal yapılarını tahrip eden, toplumu adalete, özgürlüklere hasret bırakan, ülkeyi derin bir yoksulluğa mahkum eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen alaturka sistemden bu seçimlerde kurtulamazsak hiçbirimiz yarınımızdan emin olamayacağız.
Bu yüzden de işlerin yavaş yürüdüğü gibi bir algı oluştuğunda hepimiz telaşa kapılıyoruz ve zaman zaman da altılı masaya sitem ediyoruz. Bu çerçevede toplumun endişelerinin altını bir kez daha çizmekte yarar var, şu saatten itibaren altılı masada yer alan siyasi partilerin hiçbir şekilde hata yapma lüksü bulunmuyor.
İşte tam da bu yüzden altılı masanın 28 Kasım’da açıkladığı 84 maddeden oluşan güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili anayasa değişikliği önerisinin değişim yönünde atılmış önemli bir adım olduğu kanaatindeyim.
Bir kere farklı siyasi hedefleri olan ve farklı düşünce iklimlerinden beslenen altı siyasi partinin, tıpkı ‘anayasal demokrasiler’deki kaliteye eş 84 maddelik anayasa değişikliği önerisinde uzlaşmış olmaları bile başlı başına bir demokratik olgunluk göstergesidir. Bu aynı zamanda, geçmiş dönemlerden miras kalan negatif koalisyon algısını da ortadan kaldıran bir durum. Demek ki ülkenin bütün ayarlarını bozan alaturka başkanlık sistemi yarattığı korku, demokratik uzlaşı kültürünü kazanmamıza önemli katkısı olmuş…
Özet olarak söylemek gerekirse bu anayasa değişikliği ile partili cumhurbaşkanlığı dönemi kapanacak, özgürlükçü bir anayasa ile ‘insan onuru’ temel esas olacak, eleştiri hakkına anayasal güvence sağlanacak, parti kapatma zorlaşacak, dokunulmazlığın kaldırılması zorlaştırılacak, AYM’ye bireysel başvuru hakkı genişletilecek, Meclis’in denetim yetkisi arttırılacak, OHAL KHK’larına son verilecek, hakim ve savcılara coğrafi teminat getirilecek, YÖK kapatılacak. Daha pek çok önemli değişiklikler var elbette, ancak bir değişiklik maddesi var ki bu hayati bir önem taşıyor. Anayasa’nın 13. maddesine “Hürriyet esas sınırlama istisnadır. Tereddüt halinde yorum hürriyet lehine yapılır” hükmü ekleniyor. Böylece temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması düşüncesinden temel hak ve hürriyetlerin üstünlüğü dönemine geçiliyor.
Şu anda yürürlükte olan anayasanın 13. Maddesi, devleti esas alan ve bireyin özgürlüklerini ikinci plana iten bir yoruma açıktır. Zira bizde anayasaları hazırlayanların zihin dünyaları fazla özgürlüğün devlet açısından ‘zararlı’ olabileceği anlayışına göre şekillenmiştir. Bu yüzden de ne yazık ki anayasalarımız daha çok ‘topluma güvensizlik’ üzerine bina edilmiştir. Ahalinin ne yapacağı belli olmaz çünkü…
Altını masanın hazırladığı bu anayasa değişikliği önerisinin son derece kıymetli olduğunun altını çizelim ama nokta koymadan muhalefetten beklentilerimizin daha yüksek olduğunu da bir kez daha hatırlatalım. Artık ‘yol haritası’nı netleştirip aday meselesini çözmeleri gerekiyor.
Yazının başında Cumhur İttifakı’nın işinin zor olduğunu söyledik, ancak bilmek gerekiyor ki 6’lı masanın işi daha da zor.
Unutmayalım Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Pazar günü ‘İstanbul buluşması’ ile fiilen seçim kampanyasını başlattı. Öyle anlaşılıyor ki bu tempo hızlanarak artacak. Oysa muhalefet henüz hazırlık aşamasını geçebilmiş değil. Aday belli olmadan ‘tek ses’ halinde meydanlara çıkmaları mümkün olmadığına göre, biraz daha hızlı hareket etmeleri şart.