Oruç ayı hayatı anlama, anlamlandırma ve insan olmanın erdemini kavrama açısından önemli bir sınav ayı aynı zamanda. Çünkü insan, Şeyh Galip’in o meşhur dizelerinde de olduğu gibi kainatın göz bebeğidir.
/Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen/
Ancak ameli anlamda ‘oruç ayı’ insan hayatında belli sınırlamaları da beraberinde getiriyor, doğal olarak her sınavın belli zorlukları olacaktır. Özellikle iftar öncesi saatlerde sabır kat sayısının yüksek olması gerekiyor. Mesela, bu anların benim açımdan çok da verimli olduğunu söyleyemem. Muhtemelen şekerin düşmesinden dolayı biyolojik saat biraz ağır işliyor.
Her ramazanda bu saatleri daha verimli hale getirebilmek için hep bir arayış içinde oluyorum, nihayet bu sene bir çözüm ürettim ve duygu dünyamın dinamizmini arttırabilmek için biraz ilahi, biraz klasik Batı müziği, biraz caz, biraz da pop dinliyorum. Mesela 17. Yüzyılın büyük musikişinaslarından biri olan Hafız Post, musikimize yeni tatlar katmış, derin vukufuyla ve kabiliyetiyle muhteşem eserler armağan etmiştir.
Kaynaklarda beste, semâi, kâr, şarkı, türkü, ilâhi, tevşîh ve durak gibi dinî ve din dışı musikinin birçok formunda 1000’den fazla eser verdiği belirtilen Hâfız Post’un zamanımıza ulaşan on yedi eserindeki canlılık ve hareketlilik ilk planda dikkati çeker. İnanıyorum ki bu dahi sanatçının “Gelse O Şuh Meclise” şarkısını iftar öncesinde dinlemek, ruh dünyamıza daha bir zenginlik katacaktır.
/Gelse o şuh meclise
Nazü tegaful eylese
Gelse o şuh meclise
Nazü tegaful eylese
Rengı hicabı gülşeni
Meclisi gül gül eylese
Rengı hicabı gülşeni
Meclisi gül gül eylese/
Ve tabii ki her zaman bize deruni tatlar kazandıran Klasik Batı müziği… Eğer romantik döneme geri götürecek bir zaman makinesi icat edilmiş olsaydı, herhalde çağının büyük piyano dehası Chopin’i canlı dinlemek isterdim. Kendi icrasıyla, şarkı söyleyen sesiyle, samimiyet ve belagatiyle… Olağanüstü piyano eserlerini bizzat ondan dinlemek herhalde muhteşem olurdu. Chopin’in piyanist ve besteci arkadaşı Robert Schumann diyor ki: "Chopin'in, rüyalarında kaybolmuş bir kâhin gibi piyano başında otururken görmek, vizyonunu icra yoluyla nasıl ilettiğine şahit olmak unutulmaz bir resimdi. Her parçanın sonunda, sanki kendisini rüyadan zorla koparmak istercesine, bir parmağını klavyenin üzerinde gezdirme gibi hüzünlü ve üzücü bir alışkanlığı vardı.”
Bu arada Pop-Rock divası Cher’in yorumuyla efsanevi ABBA şarkısı “Gimme Gimme Gimme”yi dinlemek de hayatımıza farklı renkler taşıyacaktır. Cher, gökyüzünün bütün renklerini çıldırtacak kadar harika bir kayıt yapmış. Kuşkusuz Cher sadece bir şarkıcı değil, aynı zamanda bir aktivist, politik açıdan da muhalif tavrıyla ilham verici. Mesela Trump’a yönelik öyle sözleri var ki doğrusu bu cesur tavra şapka çıkarmak gerekiyor.
Duygu dünyamızı tamir eden müzikler bahsinde cazın efsane ismi Miles Davis’in “Kind of Blue” albümünden söz etmezsek elbette cümleler eksik kalır. Çünkü bu albüm müzik dünyası için olduğu kadar diğer tüm sanatsal yaratım alanları için de emsalsizdir, o sanatsal bir devrimin öncüsüdür. Cazı sevmediğini söyleyenler bile, Kind of Blue’yu mutlaka sevecektir. Bu albüm ‘Cool’, romantik, melankolik ve de melodiktir.
50 yılı aşkın bir müzik kariyerine imza atan Davis, sadece iyi trompet çalmadı, aynı zamanda trompet üslubunu yeniden yapılandırdı, cazın gidişatını değiştirdi. Trompeti, yırtıcı, ateşli, heyecanlı, sıcak, gürültülü bir enstrümandan, lirik, içe dönük, melodik, yakın ve hisli bir enstrüman haline getirdi.
Müziği çoğu zaman bir protesto aracı olarak kullanan Davis için caz sadece bir sanat değil, kendini, toplum hakkındaki görüşlerini, kişiliğini de yansıtma aracıydı.
Neden iftar öncesi müzik dinleme ihtiyacı hissettiğimi sorgulamak isteyenler için küçük bir not; kim hangi tür müziği nasıl bir duygu yoğunluğu ile dinler bilemem ama ben ilahileri de, klasik müziği de, cazı da hatta Abdüssamed’in vecd halinde okuduğu ezanı da hep aynı kalp atışıyla dinliyorum.