İki hafta önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıklarken kendi kendime “İnsan hakları ve özgürlükler konusunda ülkeye nefes aldıracak adımların atılması pek mümkün gözükmüyor ama, umalım da memlekette daha sert rüzgarlar esmesin” şeklinde bir umutsuzluğu mırıldanmıştım.
Bu durup dururken uydurulmuş bir kabus değildi, yakın dönemde yaşanan tecrübelerin kendisini hatırlatmasıydı… Hafızalarımız yokladığımızda görüyoruz ki daha üç ay önce yine Cumhurbaşkanı Erdoğan “hukuk reformu” vaadinde bulunmuş ve hemen sonrasında Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın tutuksuz yargılanmalarını isteyen AİHM’e meydan okumuştuk. Ve tabii ki devamında Cumhur İttifakı’nda “HDP kapatılsın” çığlıkları…
İşte şimdi aynı kabusu yaşıyoruz. Artık alıştık ama özgürlük ve demokrasi ufkumuzu karartan haberlerin de ardı arkası bir türlü kesilmiyor. Önce Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği beş yıl önce attığı bir tweet yüzenden parlamentoda düşürüldü. Çünkü Gergerlioğlu başörtülü kızların emniyette çıplak aranma iddiasını dillendirmişti. Çünkü haksızlığa uğrayanları ve özgürlükleri savunmuştu. Bunun bedeli ödetilmeliydi, öyle de yapıldı. Demokrasiye, özgürlüklere, insan haklarına darbe pahasına önce vekilliği düşürüldü, şimdi de cezaevine gönderilecek. Demek ki hiçbir iyilik cezasız kalmıyormuş!..
Maalesef Türkiye’nin makus talihi bir türlü değişmiyor ve tarih tekerrür etmeye devam ediyor… Şimdi de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. İddianame yüksek mahkemeye gönderildi. En son 2008’de AK Parti’ye karşı açıldıktan 13 yıl sonra ilk kez gündeme gelen siyasi parti kapatma davasında HDP ‘terör örgütü ile iltisaklı olmak’la suçlanıyor.
Bahçeli’nin en büyük hayali HDP’nin kapatılmasıydı, bir dönemin mağduru ve mazlumu olan AK Parti’nin de desteği ile bu hayaline kavuşmuş olacak. Bahçeli şimdi çok mutlu… Nitekim MHP 13. Olağan Büyük Kurultayı’nda HDP kapatma davası hakkında konuşan Bahçeli “Savcının talebi yüreğimize su serpti” diyerek ne kadar mutlu olduğunu açıkça göstermiş oldu.
Evet Türkiye partileri kapatarak, milletvekillerini, gazetecileri cezaevine atarak elde ettiği hukuksuzluk rekoru ile mutlu olabilir… Talihsizlik o ki bütün reform girişimlerinin, İnsan Hakları Eylem Planlarının bırakın özgürlüklerin önünü açmasını, kelimenin tam anlamıyla Türkiye’yi nefessiz bırakan bir icraata dönüşmüştür. Çünkü iktidar her demokratik iyileşmenin, bizatihi kendisine tehdit oluşturduğuna inanır hale gelmiştir.
Galiba iktidar bu icraatlarıyla elinin ne kadar ağır olduğunu bütün dünyaya göstermek istiyor. Eğer igerçek niyeti, “Bizim demokrasiyle, hukukun üstünlüğü ile, özgürlüklerle bizim bir işimiz olamaz” anlayışını bütün dünyaya göstermekse, bunu en güzel şekilde göstermiştir.
Zira demokratik dünya, Türkiye’nin hukuksuzlukta sınır tanımayan başarısını(!) aynen iktidarın istediği gibi anlamış bulunuyor…
Mesela Avrupa Parlamentosu Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesine sert tepki gösterdi ve “hukuksuzluk rekoru”muzu şöyle tescilledi: “İhracın Cumhurbaşkanı’nın İnsan Hakları Eylem Planını açıklamasından yalnızca iki hafta sonra gelmiş olması, acı bir ‘doğruluk kontrolü’ olmuştur.” Aynı şekilde ABD Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’deki olayları yakından takip ediyoruz ve HDP’nin tasfiye edilmesinden endişe duyuyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Daha da önemlisi Türkiye’nin 70 yıldır üyesi olduğu NATO’dan gelen dikkat çekici açıklamadır. İlk kez bir NATO Genel Sekreteri “Türkiye’deki demokratik haklara ilişkin ciddi görüş ayrılıklarımız ve bazı sorunlar var” şeklindeki sözleri dikkatle okunmalıdır.
Elbette gerek Avrupa’nın, gerek Amerika’nın, gerekse NATO’nun bize demokrasi dersi vermesi hoş bir durum değil. Ama bizim de oturup bir karar vermemiz gerekiyor; bir taraftan Biden’dan gelecek telefonu bekleyerek, bir taraftan da “Geleceğimizi Avrupa’da görüyoruz” masalları anlatarak saygın bir devlet görüntüsü veremeyiz.
Eğer gerçekten demokrasiden hazzetmiyorsak, hukukun üstünlüğü bizim için bir anlam ifade etmiyorsa, hepsine birden meydan okur “Bize Rusya ve Çin yeter” deriz, olur biter…