16 Nisan referandumuna sayılı günler kala Hollanda’nın sergilediği akıl dışı tutum ‘evet’ meydanlarına adeta doping etkisi yapmış bulunuyor. Başbakan Binali Yıldırım dün Bursa’daydı. Miting alanında insanların arasında dolaşıyorum, normalde böylesine soğuk günlerde insanlar meydanlara akmakta biraz nazlanırlar. Ama belli ki Hollanda’nın antidemokratik tavrı Türkiye’de toplumun öfke katsayısını arttırmış ve bu yüzden de meydanlar son derece coşkulu...
Düşünebiliyor musunuz Avrupa’nın önemli demokrasi başkentlerinden birisi olan Amsterdam’daki politik karar vericiler öylesine bir akıl tutulması yaşıyorlar ki, doğrusu demokrasi adına endişelenmemek mümkün değil.
Değişik ülkelerde özellikle seçim dönemlerinde siyasal iktidarların, iç kamuoyuna mesaj vermek adına siyasetin etik kurallarını esneten, hatta zaman zaman çılgınlık boyutuna varan davranışlar sergiledikleri olur. Ama bu çılgınlığa hiçbir zaman uluslararası hukuk kurallarını, ikili anlaşmaları ve de doğrudan demokrasiyi çiğnemek dahil değildir.
Biliyoruz ki önümüzdeki günlerde Hollanda’da seçim var ve politikacılar Türkiye üzerinden iç siyaset malzemesi üretmeye çalışıyorlar. Bunu bir dereceye kadar anlamak mümkün, ama eğer Hollanda’ya giden Türkiye’nin bir bakanının kendi büyükelçiliğine girişini bile engelliyor, önüne barikatlar kuruyorsanız orada küçük siyasi çıkarların ötesinde çok açık psikopatik bir durum var demektir.
H H H
Artık nezaket kurallarını geçtik, belli ki Hollandalı siyasetçilerin ahlaksal anlamda böyle bir meziyeti yok. Ama Viyana Sözleşmesi gereği bir ülkedeki büyükelçilik ve konsolosluk mekanları o ülkelere ait toprak parçalarıdır. Dolayısıyla büyükelçiliklerin sahibi olan ülkeler kendi toprakları olan elçiliklere gitmek için bulundukları ülkeden izin almak zorunda değildirler.
Ne yazık ki Hollanda’nın akıl tutulması yaşayan siyasi yöneticileri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’yı Rotterdam’daki Türk konsolosluğuna sokmayarak kelimenin tam anlamıyla diplomatik bir zorbalık örneği sergilemiştir.
Daha da akıl dışı olanı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağının Hollanda’ya iniş iznini iptal etmiştir. Açıkçası burada diplomatik nezaketi, demokratik değerleri aşan, İslamofobik bir düşmanlık algısının olmasından endişe ediyorum. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun şu sözleri Hollanda’nın ikili ilişkileri nasıl tehlikeli bir iklime sürüklediğini çok net olarak ortaya koyuyor: “Ben dedim ki seçimden sonra geleyim isterseniz. Küstahça Çavuşoğlu seçim öncesi de sonrası da gelemez, gelirse laleleri görmeye gelebilir dediler.”
Türkiye toplumu böyle bir muameleyi hak etmiyor, bu yüzden insanlar öfkelidir. AK Parti, MHP ve CHP’den güçlü bir tepki sesi yükselmektedir. Nitekim CHP lideri Kılıçdaroğlu bile açık açık “Hollanda ile ilişkilerimizi askıya alalım” çağrısı yapmıştır.
Aslında Hollanda dahil, Avrupalı politikacılar Batı’da yükselen ırkçı dalganın önünü kesme gerekçesiyle bu tür absürtlükleri sergiliyorlar. Ama ne yazık ki Türkiye’ye reva görülen bu muamele ırkçıların rüzgarını güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor.