Dünyanın hiçbir hukuk devletinde “ahmak” gibi suç teşkil etmesi bile mümkün olmayan bir kelime yüzünden Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay hapis cezası ve siyasi yasak getirilmesi akıllara zarar bir durum.
Herhalde bu dava, hukuk tarihine eşi benzeri bulunmayan bir garabet olarak geçecektir. Ama ne yazık ki burası Türkiye… Hukuk devletinin ruhuna çoktan Fatiha okuduğumuz için sıradan bir kelime yüzünden yasaklar manzumesi oluşturulmasına da artık hiç şaşırmıyoruz.
Öyle anlaşılıyor ki iktidar seçim yaklaştıkça akla hayale gelmeyecek yeni yasaklar icat etmeye devam edecek. Şimdilik bir iddia olarak dillendiriliyor ama 'hakaret'ten aldığı ceza nedeniyle görevden alınması mümkün olmayan Ekrem İmamoğlu'na bu kez terör davası açılabilirmiş. İmamoğlu'na terörden dava açılması halinde İçişleri Bakanlığı'nın dava sonuçlanmadan görevden alma yetkisi bulunuyor.
Peki buna şaşırdık mı?
Kesinlikle hayır, zira normal demokratik yollarla seçimi kazanması mucizelere kalmış bulunan iktidar, muhalefetin kazanma ihtimali bulunan her adayı için benzer davaları açıp boş kaleye gol atma hevesinden asla vaz geçmeyecektir.
Eğer bugün hukuki bir davadan konuşuyor olsaydık, Anayasa’nın 138/2. Maddesine göre hiçbir organ, makam, merci veya kişi mahkemelere talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz ilkesinin bağlayıcı olduğunu söylerdik. Ama ne yazık ki bu meselede hukukun adını bile anamıyoruz…
Çünkü İmamoğlu davasında Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili konuştu, bakanlar konuştu ve bir bakıma telkin ve tavsiyelerde bulundular, yani ihsası reyde bulundular. Ancak geçmişte Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Enis Berberoğlu davalarında da benzer telkin ve tavsiyeleri yaşadık, bu yüzden de hiç şaşırmıyoruz.
Kim ne derse desin bu davalar kesinlikle hukuki değil, siyasi davalardır. Maalesef hukukla ve vicdanla izahı mümkün olmayan bu tür davalarda telkin ve tavsiyeler, hukuk sistemimizde derin tahribatlar yaratmaktadır.
Galiba şöyle bir soruyu açık yüreklilikle sormak gerekiyor; bir iktidar seçim kazanabilmek için yıllardır bu ülkede denenen ve deneyenlerin derdine asla çare olmayan ‘siyaset mühendisliği’ projelerinden medet umar hale gelir?
Diyelim ki hukuk sopasıyla muhalifiniz olan siyasetçileri, akademisyenleri, iş insanlarını susturdunuz, siyasi yasaklarla adeta infaz ettiniz, hatta daha da ileri giderek yeni yasaklar icat ettiniz, iyi güzel de bu yasakçı zihniyetle övünerek mi seçim kazanacaksınız?
Türkiye darbe dönemlerinde, ara rejim hükümetleri ve 28 Şubat post modern darbe günlerinde ifade özgürlüğüne kelepçe vurulduğu, genç kızların eğitim haklarının ellerinden alındığı, sermayenin bile renklere ayrıldığı zor ve acılı zamanları yaşadı.
Bugün de öylesine vicdan yaralayıcı günler yaşıyoruz ki kahrolmamak mümkün değil. Geçmişte bu yasaklara maruz kalanlar, düşüncelerinden ve okudukları şiir yüzünden mahkum olanlar, adeta o günlere özenircesine 2022 yılında yasaklı bir Türkiye iklimi yaratmış bulunuyorlar.
AK Parti iktidarı döneminde bu tür yasakların yaşanıyor olması kalbime o kadar dokunuyor ki her yasakla birlikte utancım biraz daha artıyor. Hele de cumhurbaşkanının şu sözlerini okurken, Türkiye’ye ilişkin bütün umutlarımı kaybediyorum. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni'nde yaptığı konuşmada diyor ki: "Biz görevde olduğumuz sürece kimse Türkiye'yi tekrar eski baskıcı, yasakçı günlerine geri döndüremeyecektir."
Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan, İBB Başkanı İmamoğlu’na getirilen siyasi yasağı ‘baskıcı-yasakçı’ bir zihniyetin ürünü olarak görmüyor olabilir mi? Elbette hayır, zira Erdoğan da İBB Başkanı olduğu dönemde İmamoğlu gibi uyduruk bir suçtan hapse mahkum olmuş ve siyasi hakları elinden alınmıştı. Ve unutmayalım, seçilmişlere kurulan hukuk tuzaklarını en iyi anlayabilecek kişi de Erdoğan’dır.
Hal böyleyken ‘kimse Türkiye’yi yasakçı günlere geri döndüremeyecek’ sözleri sanki biraz izaha muhtaç gibi gözüküyor. Keşke Cumhurbaşkanı Erdoğan, halen Türkiye’de yaşanan yasakçı iklime ilişkin de “Şu anda siyasetçilere, sivil toplum insanlarına düşüncelerinden, sözlerinden dolayı hapis cezası verilmesini, siyasi yasak getirilmesini asla kabul etmiyoruz, bu konuda yasal tedbirleri en kısa sürede parlamentoda alacağız” diyebilseydi…