Ülkü Tamer de bu dünyadan göçüp gitti... Her şairin ölümünde, kendimi bu dünyada yapayalnız kalmış gibi hissediyorum. Sanki dünyayı daha iyi anlamamızı, anlamlandırmamızı sağlayan ve elimizden tutup bizi kuşlara, çocuklara, gökyüzüne götüren, hayatın renklerini yeniden keşfetmemizi sağlayan en iyi mihmandarımızı kaybetmiş gibi...
Ülkü Tamer Türkçenin has şairlerinden ve İkinci Yeni’nin yaşayan en önemli temsilcilerinden biriydi. O şairliğinin yanısıra aynı zamanda gazetecilik, çevirmenlik, oyunculuk, yayınevi editörlüğü ve şarkı sözü yazarlığı gibi pek çok sanatsal faaliyette bulunmuş önemli bir kültür adamıydı.
***
Antepli ‘İpekçi Tahsin’ ustanın oğludur Ülkü Tamer. Anılarında, öykülerinde Antep’in özel bir yeri vardır. Ve tabii ki kültürel ve sanatsal anlamda hayatının şekillenmesinde en büyük payı olan İstanbul... Antep’te Dayı Ahmet Ağa İlkokulu’nu bitirdikten sonra Robert Kolej’de okur. Bu yıllarda ilk ilgi alanı tiyatrodur, daha sonra özel tiyatrolarda oyunculuk yapar. Aynı zamanda çok sayıda tiyatro eserini de Türkçeye kazandırmıştır.
İlk şiir kitabı ‘Soğuk Otlar Altında’ 1959’da yayımlanır. Birçok İngiliz ve Amerikan şairinin şiirlerini Ülkü Tamer’in ölümsüz çevirilerine borçluyuz. Bugün bir atasözü gibi hatırlanan o “Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten” dizesi de Ülkü Tamer’e aittir.
Özgün bir imge dünyasına sahip olan şair, en umutsuz durumlarda bile sürekli bir umut ışığı görme anlayışına sahiptir. Bu tutumunu süssüz ve yalın bir söyleyişle; ancak imge yüklü bir dille şiirlerine yansıtır. Onun şiirlerinde çocuklara sıkça yer vermesinin altında yatan sebep ise O’nun ideal bir gelecek tasarımı yatmaktadır. Keskin bir ironiyle örülmüş derin acıların ve beşeri trajedilerin dile getirildiği şiirleriyle ön plana çıkan şairin en önemli nesnelerinin başında gelen çocuk kavramı hep yeni bir dünya tasarımı ile hayat bulur.
Ülkü Tamer’in zamanla halk şiirine yakınlaştığını da görüyoruz. Zülfü Livaneli’nin bestelerine yazdığı sözler, Ülkü Tamer’in halk şiirine yakınlığını gösteren önemli örneklerdir. /Seher Yeli Çık Dağlara/ Güneş Topla Benim İçin/ Haber İlet Dört Diyara Canım/ Güneş Topla Benim İçin/ dizelerindeki zengin imge dünyasıyla halk edebiyatının edasının buluşması, hafızalarımızda unutulmaz tatlar bırakır.
Ülkü Tamer bir yazısında ‘Güneş Topla Benim İçin’in hikayesini şöyle anlatır: “Theodorakis’in de katıldığı bir toplantıda şunları söyleyecekti Zülfü: ‘Herkes terziye bir insan götürür, ‘Bu insana bir elbise dik’ der. Biz Ülkü’ye bir elbise götürdük, ‘Bu elbiseye bir insan uydur’ dedik. Elbiseye insan uydurmak çileli işmiş gerçi, ama çile de keyfe dönüşebiliyormuş. Yeter ki elbise güzel olsun.”
***
Hiç kuşkusuz Ülkü Tamer’in unutulmaz şiirleri ve dillerde dolaşan dizeleri var. Ama aynı zamanda Türkçenin en güzel aşk şiirlerinden birisini de Ülkü Tamer yazmıştır: ‘Ben sana teşekkür ederim’
/Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da./
İkinci Yeni’nin bu usta şairi bize unutulmaz şiirler, dillerden düşmeyen şarkılar, öyküler ve çeviriler bırakarak gitti bu dünyadan...