Türkiye’de seviyesizliğin böylesine dip yaptığı bir dönemi herhalde hiç yaşamadık. Siyasetten sanata, akademik hayattan medya dünyasına kadar her alanda müthiş bir kalitesizlik yaşanıyor.
Herhangi bir kıyaslama yapmak için değil ama sadece durum tespiti açısından bir konunun altını özellikle çizmekte yarar var. 90’lı yıllarda televizyonlarda revaçta olan Televole görüntülerini hafızalarımızda bir an için canlandıralım. Hiç hoş görüntüler değildi elbette, daha çok dönemsel bir modaydı geldi ve geçti... İnanın şu anda bazı haber kanallarındaki tartışma programları, o görüntülerden daha tehlikeli ve aynı zamanda zihinsel kirlilik oluşturuyor.
***
Sonuçta Televole kültürünü doğası gereği kültürel bir züppelik olarak değerlendirip geçebiliriz. Ama bugün tartışma programlarına katılan bazı kara cahiller, tam bir had bilmezlikle ve de doğrudan insan zekasıyla alay eden konuşmalarıyla, maalesef bütün değerlerimizi çürüten bir manzara arzediyor.
Neden böyle öfkeli ifadeler kullandığımı merak edenler için hemen söyleyeyim. Geçtiğimiz Cuma günü bir televizyon kanalında AB ile yapılan vize anlaşması tartışılıyor. Aslında buna tartışma demek doğru değil, kendilerini gazeteci sanan birkaç kişinin bir hezeyan fırtınasının içinde savrulduğunu söylemek sanırım daha doğru bir ifade olur.
Diyelim ki biraz kıt akıllısınız, ülkenizde ve dünyada olup bitenleri anlayabilecek bir zeka düzeyinden de mahrumsunuz. Hatta okuduğunuz bir haberi anlayabilecek kapasiteye bile sahip değilsiniz, böyle bir durumda daha çok aklınızın erdiği ve anlayabileceğiniz konuları konuşursunuz. Adap ve edep bunu gerektirir.
***
Ama hayır, bunlar her şeyi biliyorlar. Mesela dört katılımcıdan biri hariç üçü AB ile yapılan vize anlaşmasıyla ilgili öyle şeyler söylüyorlar ki ister istemez, “Aman Allah’ım bu insanlar ya gerçekten kara cahil ya da kötü niyetliler” demek zorunda kalıyorsunuz.
Sadece cehalet değil elbette. Zira ‘vize anlaşması’nın esas itibariyle AB’ye teslimiyet anlaşması olduğunu söyleyerek güya o kıt akıllarıyla Başbakan Ahmet Davutoğlu’na laf çakıp bir yerlere mesaj gönderme cinliğinde bulunmaları olsa olsa bir kötü niyet göstergesi olabilir. O kadar ucuz ve kirli bir numara ki görünce sadece tiksiniyorsunuz. Mesela “72 maddelik anlaşmada aslında terör maddesi yoktu, bunu Davutoğlu’na kabul ettirdiler” benzeri bir ifade, nasıl hastalıklı bir zihin yapısının ürünüdür doğrusu çok merak ediyorum.
Oysa gazeteci olmaya filan gerek yok, birazcık okuma yazma bilen birisi bile bunun böyle olmadığını bilir. Bu arkadaşlar o kadar cahiller ki, ‘Vize Serbestisi Anlaşması’nın 16 Aralık 2013 yılında Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı ve Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı döneminde Ankara’da imzalandığından bile habersizler. Yani bu terör maddesi Avrupa’nın bugün icat ettiği bir şey değil. O madde üç yıldır orada duruyor, ama ne hikmetse tam da Davutoğlu’nun gönderildiği günlerde birden alevleniveriyor.
***
Anlama sıkıntısı yaşayanlar için konunun altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. 2013’te Ankara’da imzalanan 72 maddelik Yol Haritası, Vize Serbestisi Diyaloğunun ilerletilmesinde temel belge olarak kabul edildi. Ve o gün terörle mücadele mevzuatımızın gözden geçirilmesi konusu, bu Yol Haritasında ‘Temel Haklar’ başlığı altında 65. kriterde yer aldı.
Gördüğünüz gibi bazıları inatla bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütse de, gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu var. Arşivler hiç yalan söylemiyor.