Değişik zamanlarda farklı müzikleri dinlemek, zihninizi ve kalbinizi müziğin engin denizlerine bırakarak bir şarkıyı ya da bir ilahiyi mırıldanmak insan için en güzel hediyelerden birisi olsa gerek. En azından ben öyle hissediyorum ve 2021’in ilk günlerinde hüzünleri, acıları bir tarafa bırakarak evde, arabada yüksek sesle ilahiler söylüyorum. Favori ilahim ise “Gelin Allah diyelim” ilahisi...
/Gelin Allah diyelim,
Kalpten pası silelim,
Alemler seyredelim,
Allah Allah dedikçe.
Nerde tevhid çekilir,
Melekler saf saf gelir,
Hepsi tekbir getirir,
Allah Allah dedikçe.
Zikri Hakka başlandı,
İsm-i Celal hızlandı,
Arş-ı A’la sallandı,
Allah Allah dedikçe./
Bu ilahiyi her duyduğumda adeta kanatlanıp kuş gibi uçtuğumu hissediyorum. Uzaklara gidiyorum, çok uzaklara... İlkokul sonrası hafızlık yaptığım yıllarda hafız arkadaşlarla koro halinde bu ilahiyi okurduk.
Şimdi gecenin bembeyaz karlarla aydınlandığı saatlerde hatıralar denizinde yolculuğa çıkarken başımı cama dayayıp yüksek sesle /Zikri hakka başlandı/ İsm-i Celal hızlandı/Arşı A’la sallandı/Allah Allah dedikçe/ dizelerini okuyorum. Kar tanelerinin camlara her vuruşunda yalnızlığımdan kurtulmak için yüreğimde durmadan ilahileri ve şarkıları çoğaltıyorum. Ve Nilüfer’in şarkısında olduğu gibi kar tanelerine dönüp “Alıcı kurlar gibi başımın üstünde dönüp durmayın/Kol kola girip yalnızlığımı vurmayın yüzüme kar taneleri” diye sesleniyorum. Ve ilahilerin hemen arkasından Miles Davis’le “cennetin sesi” başlıyor... Bahçeme düşen iki damla yağmurun umudunu hissettiğimde “Blue in Green” şarkısı bedenime sunulan en güzel hediyelerden birisi oluyor. Bu şarkıyla mavi ve yeşilin tonlarında başka bir aşk bulur, dünyanın kederini keşfedersiniz, işte bu cennetin sesidir...
1950’lilerin başlarında John Coltrane, Red Garland, Paul Chambers, Philly Joe Jones gibi isimlerle çalışan Miles Davis’in en güzel albümlerinden birisi Coltrane, Julian Adderley, Bill Evans, Paul Chambers ve Philly Joe Jones ile yaptığı Kind Of Blue albümüdür. Miles Davis Kind of Blue albümüyle müziği melodiye, ritme, ses rengine ve duyguya yaslanmaya zorlar. Bu özellikler albümünü evrensel bir başyapıta dönüştürür. Sayısız müzik eleştirmeni tarafından “kusursuz” bir caz albümü olarak görülen albüm, daha sonraki caz albümlerinin karşılaştırılacağı bir standart haline gelir.
1960’lı yıllarda Wayne Shorter, Herbie Hancock, Tony Williams ve Ron Carter ile de çalışan Davis daha tecrübi ve özgün bir caz üretmiştir. Miles Davis her ne kadar “Bana efsane demeyin” dese de, o müziği ile melodilerin etrafında dans eden bir efsanedir. Eğer huşu içinde dinlerseniz, bir Hacı Bayram Veli‘nin /Noldu bu gönlüm noldu bu gönlüm/Derd-ü gamla doldu bu gönlüm//Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm/Yanmada derman buldu bu gönlüm/ ilahisinde bulduğunuz lezzeti Davis’in melodilerinde de bulabilirsiniz.