Hükümet enflasyon, milli gelir, büyüme ve işsizlik gibi temel makro ekonomik verilerin 2024-2026 aralığında hangi seviyelerde olacağına yönelik hedeflerin yer aldığı Orta Vadeli Program (OVP) önceki gün açıkladı. Benzer bütün programlarda olduğu gibi, bu program da temennileri bol ve kağıt üzerinde oldukça güzel.
Ancak hükümetin özellikle kur ve enflasyon hedeflerindeki çelişkili ve muğlak ifadeleri dikkate alındığında, sanki günün sonunda esas yükün orta gelir grubu ve dar gelirlinin üzerine yıkılacağı anlaşılıyor.
Zira OVP ile duyurulan hedeflere göre hükümet, 2023’te ortalama dolar/TL kurunun 23,88, 2024’te ortalama 36,78 seviyesinde olacağını öngörüyor. Enflasyonun ise 2023’te yüzde 65’e çıkıp, 2024’te yüzde 33’e gerilemesi; 2026’da ise yüzde 8.5 ile tek haneye inmesi bekleniyor.
Dolar kurunun bu kadar yüksekte seyrettiği bir ekonomide kur ve enflasyon tahmini yapmak sanki biraz bilmece çözmek gibi…
Ekonomistlere göre, kur artışı öngörüldüğü gibi olursa enflasyonun önü alınamaz. Çünkü Türkiye’de enflasyonun temel nedeni kur artışlarına bağlı maliyet artışlarıdır. Kur artarsa maliyetler de artacak, bu da fiyatlara yansıyacaktır. Ayrıca kur artışı bu düzeyde seyrederken ve ekonominin yüzde 5 civarı büyümesi beklenirken enflasyonda kayda değer bir düşüş sağlanması pek de mümkün gözükmüyor.
Evet Orta Vadeli Programı bütün çelişkilerine rağmen ‘iyimserlikle’ değerlendirmekte yarar var. Çünkü ekonomik rasyonaliteye dönme konusunda çok zaman kaybeden Türkiye’nin, sonuçları acı da olsa ekonomik gerçeklikleri hayata geçirmekten başka bir şansı yok.
Ama bilelim ki bu kadar yüksek öngörülen kur, maliyetleri arttıracağı için doğal olarak fiyatlar da artacaktır. Ve ne yazık ki bu acı faturayı orta gelir grubu ve dar gelirliler ödemek zorunda kalacaktır.
Aslında son beş yılda hayatımızı alt üst eden ‘ekonomik fanteziler’in sonunun buraya geleceğini herkes biliyordu. Çünkü deniz bitmişti ve birisinin gelip ‘kral çıplak’ demesi gerekiyordu. Şimdi Mehmet Şimşek onu yapıyor, ama o kadar çok zaman kaybettik ki doğrusu insan hayıflanmadan edemiyor.
İktisatçı Mahfi Eğilmez’in de belirttiği gibi gelecek yıllar için hedeflenen düşük enflasyonun nasıl sağlanacağına yönelik somut adımlardan bahsedilmemesine rağmen, şu anda Türkiye’nin Mehmet Şimşek’in uygulayacağı ekonomik programdan başka bir şansı yok.
Ayrıca haksızlık da etmemek lazım, Mehmet Şimşek geldiği günden bu yana hem içeride hem de dış dünyada görece de olsa bir iyimserlik havasının olduğu da bir gerçek.
Hemen belirtelim, Orta Vadeli Programın sunumunda da görüldüğü gibi yeni ekonomik kadronun ayakları yere basıyor ve ‘uçuyoruz-kaçıyoruz’ ya da ‘bütün dünya bize hayran’ havasında da değiller, bu önemli…
Ancak programın, bütün olumlu temennilere rağmen somut ayaklar üzerine bina edilememesi de gösteriyor ki yapılan bu çalışma yerel seçimlere kadar vaziyeti kurtarmayı hedefliyor.
Hasılı OVP, yakından bakıldığında somut vaatleri olan ve de ekonomiyi düzlüğe çıkarabilecek bir program değil. Ama kabul edelim, kısa vadede acıtıcı sonuçları olsa da Türkiye bu adımları atmak zorunda, yoksa uzun vadede çok daha ağır sonuçlarla karşılaşabiliriz.
Tamam bütün eleştirileri bir tarafa bırakalım ve iyimser sonuçlara odaklanalım, hakkaniyetli olan da budur. Ama şimdilik hesapta olmayan bir başka endişe var; bizzat sunumunu yaparak programı sahiplenen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, acaba yarın fakir-fukaranın sesleri yükselmeye başladığında programın arkasında aynı kararlılıkla durabilecek mi?
Çünkü başarıya ulaşmanın en temel şartı, kurallı ekonominin istikametinde sağlam durabilmeyi gerektiriyor. Unutmayalım, rasyonel adımların mutlaka olumlu sonuçları olacaktır. Nitekim Dünya Bankası, mevcut 17 milyar dolarlık desteğine ek olarak 18 milyar dolar daha destek vereceğini açıkladı bile... Bankanın Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez’in, Türkiye ekonomisini istikrara kavuşturacak politikaların uygulanmasında ‘Türkiye’ye eşlik etmeye kararlıyız’ vurgusu yapması bu açıdan önemli. Bu da gösteriyor ki ekonomik rasyonaliteden sapmadığımız sürece ayağa kalkmak için hala bir umut var demektir.
Eğer yeniden eski fantezilerimize geri döneceksek, kimseyi boşuna yormayalım ve yeni kıyamet senaryolarına hazır olalım…