Epey bir süredir, İslam toplumlarında neredeyse dinin yerine geçen ‘fetva’ meselesini zihnimde bir yere oturtamıyorum. Çünkü bütün İslam tarihi boyunca ulema öylesine fetvalar vermiş ki bunlara bakarak hareket ederseniz, gerçek dinin hangisi olduğu konusunda tereddütler yaşarsınız..
Mesela şu günlerde hepimizin vicdanlarını sızlatan 6 yaşındaki bir kız çocuğunun trajik hikayesini konuşuyoruz. Savcıya verdiği ifadeden anlaşılıyor ki bugün bir genç kadın olan o kız çocuğu imam nikahı ile evlendirildiği için 6 yaşından bu yana cinsel tacize uğramış.
Bu hikayenin içinde hurafeye bulaştırılan bir din idraki var, töre var, cemaat var, tarikat var ve en dramatik olanı da fetva müessesesi var.
Yaşadığımız bu vahim olayla bir kez daha anladık ki gerçek din anlayışından ve akıldan yoksun gizli kapaklı geliştirilen bu merdiven altı İslamcılık anlayışının kendi meşrebine göre ürettiği ama “İslam’a göre…” diye başlayan fetvalar, artık kimsenin midesinin kaldıramayacağı bir kirlilik üretmiştir. Akıl ve idrak devre dışı kaldığı sürece de üretmeye devam edecektir.
Esas soru şu; dinin asıl metinleri ortada dururken, neden fetvalarla şekillenen bir din anlayışıyla insanların zihinleri ifsat ediliyor?
Biliyoruz ki çok farklı İslam toplumlarında ulema “İslam’a göre…” diye başlayan pek çok fetva üretmiş ve insanların hayatını şekillendirmiştir. Peki bu fetvalardaki İslam kimin İslam’ı?
Mesela evlilik yaşıyla ilgili şöyle bir fetva… Dün KARAR’daki köşesinde Taha Akyol, Hayrettin Karaman’ın ‘Mukayeseli İslam Hukuku’ kitabından şu fetvayı aktarmıştı: “Evliliğin muteber olması için büluğun yani ergenliğin şart bulunmadığını, velî veya bunun vekili tarafından evlendirilen küçüğün nikahının muteber, yani sahih olduğunu kabul etmişlerdir.” Karaman dahil, bazı ulema bu fetvaya katılmıyor, ama biliyoruz ki Ortaçağ’dan bu yana bu ve benzeri fetvalar üretiliyor ve insanların hayatına dokunuyor. Aynı şekilde Diyanet Vakfı’nın hazırladığı ‘İlmihal’ kitabında yer alan bilgiye göre, yani ulemanın fetvasına göre, evlilikte alt sınır; kızlarda 9, erkeklerde ise 12 olarak ifade ediliyor.
Biraz daha geriye gittiğimizde en güçlü hadis kaynağı olan Buhari’de Hz. Ayşe’nin ağzından “Ben Hz. Peygamber’le 6 yaşında nişanlandım, sözlendim, 9 yaşında evlendim” sözleri naklediliyor.
Hemen belirtelim, bu sözünü ettiğimiz fetvaların hemen büyük çoğunluğu Ortaçağ’ın kültürel ikliminde verilmiş fetvalardır. Daha sonraki dönemlerde de benzer ve de farklı fetvalar verilmiştir. Ayrıca sadece Müslüman toplumlarda değil, Ortaçağ’ın Hristiyan dünyasında da, Çin’de de evlilik yaşıyla ilgili benzer fetvalar verilmiş ve uygulamalar olmuştur. Ama bilelim ki o çağ çoktan kapandı ve biz o çağda yaşamıyoruz.
Eğer bu fetvalar üzerinden bir din inşa etmeye kalkarsak, hem dine haksızlık etmiş oluruz hem de İslam’ı günümüz insanının idrakine anlatamayız.
Hepimiz empati yapalım, hangi anne ve baba gözbebeği olan 6 yaşındaki kızını evlendirmeye razı olur.
Çünkü bilir ki bu vicdansızlıktır, ahlaksızlıktır.
Kabul edelim ki biz artık birey haklarının, kadın ve çocuk haklarının geliştiği bir yüzyılda yaşıyoruz. Ama ne yazık ki Müslüman dünya, henüz yeryüzüne inemediği için eski yüzyılların kültürel ortamında şekillenen fetvalarla bir dini hayat kurma hayalinden bir türlü kurtulamıyor.
Maalesef Müslümanlar, esas itibariyle dinin hikmetine vakıf olma meziyetini kaybettikleri için din anlayışlarını da kaba bir şekilciliğe hapsetmiş bulunmaktadırlar.
Değerli İslam bilimci Nasr Hamid Ebu Zeyd, “İlahi Hitabın Tabiatı” adlı eserinde bu konuda çok önemli bir tespitte bulunuyor: “Dinin gaye ve hedeflerinin, zina yapanın recmedilmesi, hırsızın elinin kesilmesi, içki içenin dövülmesi vb. hususlara hasredilmesi, Şeriat’ın maksatlarını ve vahyin hadleri vazetmedeki hedeflerini bilmezlikten gelen bir anlayışın ifadesidir.” (s.41)