O günden bu yana cumhurbaşkanından bakanlara ve AK Parti’nin en yetkili ağızları sistematik bir şekilde, bir sonraki yılı işaret ederek “Ekonomimiz uçuşa geçiyor, Avrupa’da raflar boş ama Almanya bizi kıskanıyor” hikayeleri anlatmaya devam ediyorlar.
Ama ne hikmetse gelişmiş dünyada işler tıkırında giderken, biz her geçen gün istikrarlı bir şekilde fukaralık liginde bir alt basamağa inmeye devam ediyoruz. Alt gelir gruplarının ekonomiden aldıkları pay küçülüyor, emeklilerimize ‘açlık sınırı’nda bile maaş veremiyoruz.
Maalesef AK Parti iktidarı, özellikle son beş yılda “faiz sebep, enflasyon sonuç” olarak tarif ettiği fantastik hayallerle bizzat kendi iktidarının ilk on yılında uyguladığı rasyonel ekonomiyi terk etmiş ve sadece seçim kazanmaya endeksli bir popülist siyasete savrulmuştur. İşte şimdi bu savrulmanın dayanılmaz sonuçlarını yaşıyoruz.
Geç de olsa Mehmet Şimşek’le rasyonel politikalara dönüş elbette pozitif bir başlangıç ama bu ‘dar koridor’dan çıkış hiç de kolay olmayacak. Zira bu ülkenin, pastayı büyütmeden sadece popülizmin yalancı baharıyla kitlelere sunulan nimetleri karşılayacak ne bir kaynak var ne de umut…
Hatırlayalım 2023 Mayıs seçimleri öncesinde emeklilerin gönlüne girebilmek için mevcut emeklilerin üzerine, hiçbir plan ve program yapılmadan 2.5 milyon EYT’li ilave edilerek emeklilik sistemi altından kalkılması zor bir durumla karşı karşıya bırakılmış oldu. Evet popülizm seçim kazandırdı ama emekliler şimdi en azından ‘açlık sınırı’nda bir maaş bekliyor.
Ancak koma hali yaşayan ekonominin, emeklilerin taleplerini karşılayacak takati de kaynağı da yok. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yine bir seçim arafesinde, “Emekli maaşlarına 7 bin TL eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin TL eklemek demek 1,9 trilyon liralık kaynağı buraya aktarmaktır. “Çalışalım, üretelim, sermaye biriktirelim, sonra bölüşelim” diyerek emeklilere verecek paramızın olmadığını çok net bir şekilde ifade etti.
Oysa bildiğimiz Erdoğan, tam da seçime giderken emeklileri üzecek böyle bir yolu asla tercih etmez ama artık popülizm karın doyurmuyor, çünkü deniz bitti…
Kuşkusuz Türkiye’nin bugün itibariyle acı reçetelerle bile içinden çıkılamaz bir noktaya gelmesinin sorumlusu bu iktidardır. Aslında fantastik ekonomi politikalarıyla, sadece seçim kazanmaya endeksli popülist uygulamalarla memleketin böyle bir karanlık tünele gireceğini bu ülkede yaşayan herkes biliyordu. Ve tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da biliyordu ama seçim kazanma meselesini asla göz ardı edemezdi.
İşte yıllardır tanıdıkları Erdoğan’ın “önce kazanalım, sonra bölüşelim” sözleri emeklileri, asgari ücretlileri hayal kırıklığına uğratmış bulunuyor. Muhtemelen, ekonomide tekerin taşa dayandığını geç de olsa fark eden Erdoğan’ın bu yeni halini henüz emekliler fark edemediler… İşte tam da bu yüzden, bütün emeklilerin, asgari ücretlilerin esas acı ilaç içmede en dayanılmaz dönemin 31 Mart sonrasında başlayacağına hazır olmaları gerekiyor.
Kısacası memlekette durum bu, emeklilerin, derin yoksulluk çeken kesimlerin mutfaklarında yangın var ve ülkenin neredeyse yarısından fazlası mutsuz… Ama öyle anlaşılıyor ki cumhurbaşkanı fakirlerle aynı görüşte değil.
Hal böyleyken, yani emeklilere verilecek para bulunamazken Cumhurbaşkanı Erdoğan son günlerde yaptığı hemen her konuşmada, ekonomide mucizeler yaratmaya devam ettiğimizi söylüyor ve diyor ki: “Hani ekonomi kötüydü, ekonomi kötüye gidiyordu? Böylece ekonomimiz üst üste 14 çeyrektir büyüme başarısı gösterdi. Bu oranla Avrupa Birliği ülkeleri arasında en çok büyüyen ülke olduk. Tesis ettiğimiz kesintisiz büyüme iklimi sayesinde istihdamda, üretimde, ihracatta, turizmde her yıl yeni rekorlar kırarak yolumuza devam ediyoruz." Anlaşılan emekliler henüz ekonomideki bu mucizenin farkında değiller!
Ancak hemen belirtelim, Cumhurbaşkanı Erdoğan özellikle İstanbul’da anket sonuçlarını gördükçe, şapkadan yeni bir tavşan çıkarabilir… Çünkü İstanbul Erdoğan için hayati bir öneme sahip, dolayısıyla ekonomideki karamsar tabloya rağmen, ramazan ayında emeklilere seyyanen bir zam açıklarsa hiç şaşırmayalım…