Ekonomide, dış politikada, hukukta, sağlıkta, eğitimde ve hemen bütün alanlarda liyakatsizliğin, kalitesizliğin adeta dip yaptığı öylesine bir hali yaşıyoruz ki bazen insanın içinden “Böylesine muhteşem bir ülkeye kim, neden böyle bir haksızlığı reva görür” diye isyan edesi geliyor.
Hakkaniyetle bakan herkes görür ki bu ülkenin pırıl pırıl gençleri var, ama hemen hepsi refah ve demokrasi toplumlarına gidiyor, gidemeyenler de bir yolunu bulup kaçmaya çalışıyor.
Hastanelerimiz boşalıyor, çünkü hak etmedikleri muamelelere muhatap olduklarını düşünen doktorlarımız başka ülkelere gidiyor. En iyi üniversitelerden mezun olan öğrencilerimiz başka ülkelere gittikleri ya da gitme hazırlığında oldukları için muhtemelen bir on yıl sonra Türkiye çok önemli bir beşeri sermayesini kaybetmiş olacak.
İnanıyorum ki bu ülkeyi seven herkes bu gidişattan endişeye kapılmaktadır.
Ama esas kahredici olan, ülkeyi yönetenler bu durumdan zerrece rahatsız olmadıkları gibi her gün, hepimizi biraz daha utandıran bir başka Türkiye fotoğrafı çizmekten rahatsız olmamalarıdır.
Şimdi zihinlerimizin arka çekmecesindeki ezberlenmiş önyargılarımızı bir tarafa bırakarak hakkaniyetle şu fotoğrafı değerlendirelim…
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, yaptıkları ikili görüşmeden sonra düzenledikleri ortak basın toplantısında diplomatik üsluba yakışmayan bir tartışma yaşandı. Alman Dışişleri Bakanı Baerbock’la, Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan iş insanı Osman Kavala'nın serbest bırakılması yönünde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı bulunduğunu vurgulayınca Çavuşoğlu, "Osman Kavala'yı Türkiye'ye karşı kullanıyor, fonluyorsunuz. Gezi olaylarında ne kadar fonlandığını biliyoruz."
Eminim Çavuşoğlu’nun diplomatik adaba yakışmayan ve de kahve muhabbeti tadındaki üslubu bu ülkede yaşayan pek çok insanı rencide etmiştir. Böyle bir üslup olabilir mi Allah aşkına…
Burası hiçbir devlet geleneği olmayan, asgari uluslararası ilişkiler standartlarından bile mahrum, yönetim kademesinde olanların her önüne gelene posta koyduğu sıradan bir ülke midir?
Ayrıca “Kavala’yı fonluyorsunuz” ne demek, bir dışişleri bakanı böylesine mesnetsiz konuşmalar yapabilir mi? Eğer bu konuda varsa elinizde bir belge, basının önünde şov yaparak değil, ikili görüşmede konuk bakanın önüne koyarsınız.
Maalesef Türkiye, son dönemde sıkça gördüğümüz gibi iki ülke arasındaki rutin görüşmelerden bile iç politika malzemesi üretme alışkanlığından bir türlü kurtulamıyor. Her şey, seçmene dönüp “Dış güçlere nasıl da hadlerini bildirdik” diyebilmek için yani…
Şundan eminim ki eğer Çavuşoğlu kendi iradesiyle konuşabilme salahiyetine sahip olsaydı, böyle bir gösteriye ihtiyaç duymayacaktı. Zira Çavuşoğlu özünde dış politikayı bilen birisidir ve bu sözlerin nereye gidebileceğini de bilebilecek bir yetkinliğe sahiptir. Ama biliyoruz ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhu, Dışişleri Bakanı’nın diplomatik dille konuşmasına bile izin vermemektedir.
Hal böyleyken Çavuşoğlu diplomatik nezaketi aşarak, Alman Dışişleri bakanına had bildirmeyi ve “Avrupa Birliği olarak bize düşmanlık yapıyorsunuz” anlamına gelecek bir söylemi tercih ediyor. Dış güçler masalı yani…
Bu tavır öylesine mesnetsiz ve hamasi bir gösteri ki kelimenin tam anlamıyla Türkiye’nin dünyadaki görünümüne zarar vermektedir.
Gerçekten mesnetsiz bir tavır… Bir kere “Türkiye’ye düşmanlık yapıyor” dediğimiz AB neden hala Türkiye’ye mali yardımlar yapmaya, yani fonlamaya devam etsin ki…
Avrupa Birliği’ni “Osman Kavala’yı fonlamakla” suçluyoruz ama ne hikmetse AB’nin Türkiye’ye yaptığı fonlamayı görmezden geliyoruz.
Mesela AB Komisyonu, aday ve potansiyel aday ülkelere destek olmak amacıyla oluşturulan, Katılım Öncesi Yardım Aracı'nın (IPA) Kırsal Kalkınma programlarına 2021-2027 döneminde yüksek oranda fonlar aktaracak. Buna göre sadece tarım ve kırsal kalkınmayı destekleme kapsamında en büyük payı 430 milyon avro ile Türkiye alacak. Ayrıca Türkiye şu anda eğitim, sağlık ve hukuk gibi pek çok alanda AB desteği alıyor. Bu arada 2021 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nın AB fonuyla hazırlandığını da unutmayalım. Görüldüğü gibi ‘dış güçler’ Türkiye’yi fonlamaya devam ediyor…