Her gün müthiş bir hızla değişen dünyada yaşıyoruz. İletişim imkanlarının devasa boyutlara ulaştığı ama aynı zamanda bilgiye erişimin kolaylaştığı öyle bir dünya ile karşı karşıyayız ki yarın sabah nasıl bir dünyaya uyanacağımızdan bile emin değiliz.
İşte böyle bir dünyada Türkiye dahil pek çok İslam ülkesi yönetimlerinin, ‘resmi din’ söylemiyle genç kuşakları kontrol etme ve onlara yön tayin etme çabalarının faydadan çok zarar ürettiğini görmek gerekiyor.
Biliyoruz ki bugün gençlere anlatılmaya çalışılan geleneksel İslam anlayışı, büyük ölçüde hurafe ve menkıbelerden beslenmektedir. Elindeki küçük bir telefonla neredeyse dünyanın bütün bilgilerine ulaşabilen gençleri “ezan, bayrak” hamasetiyle ve de menkıbelerle dindarlaştırabileceğini zanneden iktidarların ‘dindar nesil’ inadı, ne yazık ki dinle toplum arasındaki uçurumu daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Maalesef 22 yıldır bu hamasetçi anlayışın bir adım ötesine geçemeyen AK Parti iktidarı, gelişmiş dünyadaki eğitim modellerini analiz edip ayağı yere basan bir eğitim sistemi oluşturamadığı gibi, o çok önem verdiği İmam Hatip okullarını bile cehalet orduları yetiştiren kurumlara dönüştürmüştür.
Şu hale bakar mısınız, birkaç proje okulları dışındaki bütün orta öğretim kurumlarının içi boşaltılarak sıradanlaştırılmış, her mahalleye bir İmam Hatip hevesi yüzünden bütün İmam Hatip’ler değersizleştirilmiş, merdiven altı üniversite kurma anlayışıyla akademik eğitim tümüyle çökertilmiş bulunuyor. Hal böyleyken, iktidarın üniversite sayısının çokluğu ile övünmesi kadar abes bir durum olabilir mi?
Talihsizliğe bakın ki öncelikle bir zihniyet değişimi olmadan eğitim meselesinin çözülemeyeceğini anlayamayan iktidar, süslü cümlelerle hazırladığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”yle çözebileceğini sanıyor.
İktidar bu zihniyet yapısıyla modern bir eğitim sistemi oluşturamayacağını bir gün anlar mı bilmem ama dünyadaki başarılı eğitim modelleri ortada dururken ‘dindar nesil’ yetiştirme ısrarının boş bir hayalden öteye geçemeyeceği kesin.
İktidarın görmemekte ısrar ettiği gerçek şu ki demokrasinin olmadığı, hukukun düzgün işlemediği, şeffaflığın bir değer ifade etmediği bir ülkenin gençleri mutsuz olur ve doğal olarak gelecek hayalleri için demokratik dünyaya gitmek zorunda kalırlar.
Maalesef kendi ideolojik hayal dünyasının bir adım ötesini göremeyen AK Parti iktidarı, genç kuşakları anlamaktan bile aciz durumda. Çünkü AK parti kuruluş ilkelerinde ortaya koyduğu hukuk, özgürlük gibi hedeflerinden vaz geçti ve şimdi bir tek hedefi var; Anadolu kasabalarındaki teyzelerin, amcaların oyunu alabilmek…
Oysa ülkede yepyeni bir genç jenerasyon var ve onların dünyası AK Parti’nin hamasetçi dünyasından teğet bile geçmiyor. Dahası, bizzat AK Partili ailelerin çocukları anne-babalarının siyasal tercihlerini paylaşmıyor ve oy verdikleri partiyi ‘köylü’ olarak görüyor… Öyle AK Partili aileler tanıyorum ki çocukları kendi dünyalarından uzaklaştıkları için çaresiz durumdalar. Çünkü onların dünyaları Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın belki de bin kez tekrar ettiği “Ezan-bayrak-beka” sloganından ibaret..
Bu durum AK Parti açısından son derece dramatik bir durum. Ancak bir gerçek var ki bu parti, dünyanın gidişatını da genç kuşakların beklentilerini de anlayabilmenin çok uzağında bulunuyor.
Düşünün ki geçmişte başörtüsü yasağı kapsamında üniversite kapılarında ‘ikna odaları’nın kurulduğu bir dönemden AK Parti iktidarıyla daha özgürlükçü zamanlara gelindi ama bugün dindar ailelerin çocukları başörtüsü pratiğinden uzaklaşmaya çalışıyorlar. Ve en önemlisi de ailelerinin tercihleri doğrultusunda değil, kendi iradeleriyle karar vermek istiyorlar.
Galiba 22 yıllık AK Parti iktidarı eliyle yürütülen ‘dindarlaşma’ politikaları, genç kuşaklar nezdinde bir anlam ifade etmiyor.
Çünkü bu iktidarın, elinde kılıçla minbere çıkan Diyanet İşleri Başkanı, aklı ve birey özgürlüğünü esas alan dinin özünü değil, kutuplaştırıcı bir anlayışı temsil ediyor.
Çünkü bu iktidar adaleti, şeffaflığı, hakkaniyeti, kadın ve çocuk haklarını ön planda tutan bir din anlayışını değil, din pazarlamacısı hocaların, akla-bilime itibar etmeyen, aklı iptal eden hurafeci ve de menfaat paylaşımını esas alan tarikatların dayattığı bir din anlayışını kendine rehber edinmiş bulunuyor. Haliyle böyle bir iktidarın, genç kuşaklara söyleyeceği bir sözü olamayacağı gibi, onların dilini anlaması da asla mümkün değildir.