AK Parti 3. Olağanüstü Kongresini bizzat Ankara Arena’da izledikten sonra Pazartesi günü yazdığım yazıya gelen yorumlarda, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın benim de fevkalade önemli bulduğum “AK Parti demokrasinin teminatıdır, değişimin teminatıdır, reformun adresidir” ifadeleri üzerinden ciddi eleştirilere muhatap oldum. Bu vesileyle, “acaba cumhurbaşkanının konuşmasını yanlış mı anladım” diyerek yazımı tekrar okuma gereği hissettim.
Eleştirilerin ortak özelliği şöyle özetlenebilir: “Erdoğan’ın kafasında sadece 2019 var. 16 Nisan’da oylarını alamadığı demokrat kesimleri tavlamak için öyle konuştu. 2019’a kadar her kesime göz kırpmaya devam edecektir.”
***
Yani eleştiri yönelten okurlar demek istiyor ki, “Aslında Erdoğan’ın niyeti demokrasi değil, milleti tavlıyor.” Peki Erdoğan’ın samimi olmadığına nasıl karar vereceğiz? Niyet okuyan bir makine icat edildi de acaba bizim mi haberimiz olmadı...
Bir siyasi liderin gelecek seçimleri düşünmesinden ve toplumun değişik kesimlerine sempati mesajları vermesinden daha doğal ne olabilir?
Biliyoruz ki bütün demokratik ülkelerde siyasi partiler ve liderleri iktidar olmak ya da iktidarda kalabilmek için vaatlerde bulunur, toplumları ikna etmek için siyaset üretirler. Siyaset yarışının doğası da bunu gerektirir. Eğer vaatlerini yerine getirmezlerse, seçmenler de sandıkta gereğini yaparlar. Kabul etmek gerekir ki, siyasetçileri vaatlerine bakarak yargılamak hakkaniyetli bir tutum olmaz.
Dolayısıyla bir siyasi lider olarak Tayyip Erdoğan, genel başkan seçildiği bir kongrede demokrasi, değişim ve özgürlük vaat ediyorsa buna itibar etmek durumundayız. Eğer vaatlerine sadık kalmazsa, bunun hesap yeri sandıktır.
Unutmayalım ki, Erdoğan 2002 seçimlerinden bu yana topluma benzer vaatlerde bulundu ve taahhütlerini yerine getirdiği için 15 yıldır milletin oylarıyla iktidarda bulunuyor.
Eğer Erdoğan’ın bütün dünyaya deklare ettiği mesajları “Efendim Erdoğan bugün samimi değil, aslında o demokrasi istemiyor” diye okursak, kimse kusura bakmasın ama bunun adına niyet okuma denir. Hemen belirtelim, demokratik toplum bilinci bu vaatlerin takipçisi olmayı gerektirir. Bize düşen, ‘demokrasi ve değişim’ vaatlerini zihnimize not edip, süreç içinde gerçekleşip gerçekleşmediğine bakmaktır.
***
Ayrıca unutmayalım, Erdoğan demokrasi ve değişim vaadinin ötesinde çok net bir çağrıda bulundu: “Milletime sesleniyorum, bu kardeşiniz Tayyip Erdoğan’ın milletinin hayrına olmayan bir icraatını görürseniz gereğini yapın.” Bunun açık anlamı; “sadece vaatlerime değil, icraatlarıma bakın” demektir.
Bir gerçeğin altını çizmekte yarar var; öncelikle bütün siyasi liderlerin söylemlerini, vaatlerini kişisel yorumlarımızla örtmeden, önyargı süzgecine tabi kılmadan en yalın haliyle sunmak ilkeli gazeteciliğin bir gereğidir. Ayrıca, vaatleri yerine getirme sorumluluğu gazeteci ve yazarlara değil, tamamen siyasetçilere aittir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti kongresinde demokrasi, değişim ve özgürlük vaatlerini yerine getirip getiremeyeceğini önceden bilmek gibi bir meziyetim yok, ayrıca niyet okumayı da bilmem.
Hangi siyasi lider demokratik değerleri, özgürlükleri ve evrensel normlarda bir hukuki nizamı önemsediğini söylüyorsa ve topluma bunları açıkça vaat ediyorsa, hiç ‘ama’, ‘fakat’ demeden bu vaatleri önemserim ve gerçekleşmesi umudumu hep canlı tutarım. Eğer demokrasi vaatlerine inanmak bir zaafsa, kabul ediyorum ki evet böyle bir zaafım var...