En küçük zaman aralığında bile dünyanın bütün coğrafyalarında üretilen müziklere yüreğimde yer açmak için özel bir gayret sarfettiğimin altını çizmeliyim. Farklı kültürlerin imbiğinden süzülen bütün sesleri hep huşu içinde ve de hep bir şiir tadında dinledim.
Cazın büyük ustaları Louis Armstrong, Art Blakey, Duke Ellington, Charles Mingus, Dizzy Gillespie, John Coltrane, Charlie Parker, Miles Davis, Chet Baker benim için her zaman ilham kaynağı oldu ve onların müziği ile hayatı her gün yeniden keşfediyorum.
Biliyoruz ki üst üste çıkan iki dünya savaşı tartışmasız bir şekilde yeni değişimleri de beraberinde getirmiştir. İşte dünyadaki bu değişimin ortaya çıkardığı önemli figürlerden biri de Rock müziği olmuştur. Herhalde 20. Yüzyılın ikinci yarısına tanıklık eden birisi olarak benim için de rock müziğinin ırmaklarında dolaşmaktan daha doğal bir şey olamazdı. Eğer, The Rolling Stones, Pink Floyd, Nirvana, Led Zeppelin, The Beatles, Queen, The Doors, Deep Purple, Jethro Tull, King Crimson gibi efsane gruplardan habersiz kalsaydım, herhalde ömrümün geçen yılları için hep hayıflanırdım.
Ve tabii ki yüzyılların içinden ruhumuza akan klasik Batı müziğinin büyülü ritimleri... Hemen ilk aklımıza gelen Antonio Vivaldi, Johann Sebastian Bach, Hendel, Monteverdi, Wolfgang Amadeus Mozart, Haydın, Franz Schubert, Rossini, Frederic Chopin, Richard Strauss, Mahler, Revel, Beethoven, Çaykovski gibi büyük dâhiler...
Eminim ki Türk musikisinin zirve asırlarında verilen eserler, dünya ile yarışabilecek nitelik ve kalitededir. 17. Yüzyıl musikimizin büyük gelişme asrıdır, bestekarlık ve icra çok ilerlemiştir ve zirvenin ismi Hafız Post’tur. 17. Yüzyıldaki büyük ilerleme, 18. Yüzyılda daha da ileri noktalara taşınmış, dahi bestekar Itri’nin kişiliğinde ‘klasik dönem’ adeta zirveye ulaşmıştır. 18. Yüzyıl gerek Doğu, gerekse Batı dünyası için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Klasik çağ kapanmış, adeta yeni bir zihniyet devrimiyle edebiyat, resim, musiki ve heykel gibi sanatsal alanlarda bambaşka bir dünya başlamıştır. 30-40 yıllık bir gecikmeyle de olsa bu yeni anlayış Türk musikisinde ‘romantik’ dönemi başlatmıştır. Hacı Sadullah Ağa, Sultan III. Selim, Hammami-zade İsmail Dede Efendi, Şakir Ağa, Mustafa İzzet Efendi, Haşim Bey, Zekai Dede, Nevres Paşa, Hacı Arif Bey, Tanburi Ali Efendi, Şevki Bey dönemin zirve isimlerinden bazılarıdır...
Kuşkusuz musiki tarihimizin altın sayfaları arasında yer alan çok daha muhteşem isimler yer alıyor. Bu çerçevede eğer 20. Yüzyılın büyük isimlerini saymazsak haksızlık olur. Bugün bile hala onların eserleriyle hüzünlerimizi, sevinçlerimizi paylaşmaya devam ediyoruz, işte onlardan bazıları: Kemani Tatyos Efendi, Kanuni Hacı Arif Bey, Lemi Atlı, Rakım Erkutlu, Rauf Yekta Bey, Tanburi Cemil Bey, Bimen Şen, Hüseyin Sadettin Arel, Suphi Ziya Özbekkan, Şerif Muhiddin Targan, Refik Persan, Hafız Sadettin Kaynak, Şerif İçli, Münir Nureddin Selçuk, Neveser Kökdeş, Yesari Asım Arsoy, Selahaddin Pınar, Osman Nihat Akın, Ferit Alnar, Emin Ongan, İsmail Baha Sürelsan, Selahattin İçli, Ferit Sıdal, Nevzat Atlığ, Alaaddin Yavaşça, Avni Anıl, Bekir Sıtkı Sezgin, Erol Sayan ve Cinuçen Tanrıkorur gibi değerli sanatçılarımız bunlardan bazıları.
Elbette ki insanlığın evrensel sesi olan müzik, sadece caz, rock ve klasik müzikten ibaret değil. Belki de dünyanın değişik coğrafyalarında üretilen ama bizim hiç karşılaşmadığımız öyle müzikler, öyle sanatçılar vardır ki muhtemelen ilk duyduğumuzda bizi kalbimizden fethedecektir. Dolayısıyla ruhumuzu zenginleştirmek için yüreğimizi sadece tanıdığımız müziklere değil, keşfedeceğimiz yeni ritimlere de açık tutmalıyız. Bunun için gönlümüzün kapılarını açık tutalım yeter...
TAZİYE
Gazetemizin sahibi ve değerli dostum Mehmet Aydın’ın, Covid-19 yüzünden uzun süredir yoğun bakımda tedavi gören babası Ali Aydın dün vefat etmiştir. Hacı amcaya Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına sabırlar diliyorum.