Acı üstüne acı yaşıyoruz, daha bir hafta önce Beşiktaş’ta 44 canımızı teröre kurban verdik. Aylardır Halep’te dünyanın gözleri önünde bir insanlık trajedisi ve kelimenin tam anlamıyla Rus mezalimi yaşanıyor. Ve dün de Kayseri’de PKK’nın vahşi teröristleri 13 askerimizi şehit etti.
İçimizdeki isyan ve öfke o kadar büyük ki artık bu kadar vahşete dayanamıyoruz. Terörü lanetlemek için kelimelerimiz bile kifayetsiz kalıyor, çaresizlikle gözyaşlarımızı içimize akıtıyoruz. Feryattan, figandan başka bir şey gelmiyor elimizden...
Otuz-kırk yıldır topraklarımıza musallat olan lanet terörün kökünü bir türlü kazıyamıyoruz. Her şehit cenazesinde “Kökünü kazıyacağız” diye söz veriyoruz ama daha sözlerimiz bitmeden, gözyaşlarımız kurumadan terör evlatlarımıza yeni bir tuzak kuruyor.
Bu nasıl bir kaderdir, her gün yüreğimize yeni bir ateş düştüğünde Akif’in o meşhur şiiriyle mi teselli bulacağız Allah’ım?
/Ya Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı!
Nur istiyoruz… Sen bize yangın gönderiyorsun!
“Yandık!” diyoruz… Boğmaya kan gönderiyorsun!
Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Ya Rab, o cehennemle bu tufan arasında,
Toprak kesilip, kum kesilip âlem-i İslam;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnam!/
Peki, yüreklerinde dağlar kadar büyük evlat acısı düşen annelerin, babaların yüreği nasıl dayanır Allah’ım!
Elbette vatanın bekası söz konusuysa, gerektiğinde canımızı feda etmek mukaddestir. Ama yaklaşık kırk yıldır gencecik fidanlarımızı yakıp yıkan bu terörü bitirmek için ölümden başka bir çare yok mudur?
Dünyanın Batı tarafında da terörist eylemler oluyor, bombalar patlıyor ama sadece zaman zaman... Oysa etrafımızda, İslam coğrafyalarında o kadar acı ve gözyaşı var ki herhalde bu da kader...
Artık bu kaderi değiştirmeliyiz ve bu uğursuz gecenin mutlaka bir sabahı olmalı...
Eğer gerekiyorsa ki öyle gözüküyor, bugüne kadar terörle mücadelede uyguladığımız yöntemleri yeniden gözden geçirmeliyiz. Ve ne yapıp edip terörün içimize attığı bu umutsuzluk halet-i ruhiyesinden süratle kurtulmalıyız.
Elimizde toplumsal dayanışma gibi hiçbir dönemde olmayan muhteşem bir imkan var. Muhalefet partileri dahil, bütün toplum kesimleri teröre karşı kenetlenmiş durumda.
Hükümet bu kardeşlik iklimini iyi değerlendirmeli, teröre karşı yeni politikalar, yeni stratejiler geliştirmelidir. Belki de bu süreçte atılması gereken en önemli adım, terörü dışarıdan kuşatmada çok büyük bir katkı sağlayacak olan Avrupalı müttefiklerimizi bu mücadeleye ortak etmek olacaktır.
Unutmayalım, bugüne kadar bütün terör örgütlerinin dünyada değişik ortakları ve motivasyon kaynakları hep olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Önemli olan ve de diplomasiye düşen, terörün dış motivasyonunu azaltarak içeride alan kaybetmesini sağlamaktır.