Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Soçi dönüşü gazetecilerin sorularına verdiği cevapları okurken, 2023 seçimlerine yürüyen iktidarın işinin hiç de kolay olmadığını görmek mümkün. Zira her geçen gün derinleşen ekonomik kriz ve özellikle dış politikadaki çaresizlik görüntüsü iktidar tekerinin artık çok zor döndüğüne işaret ediyor.
Cumhurbaşkanının değerlendirmelerinden de anlaşılıyor ki Suriye’de işler istediğimiz gibi gitmiyor, muhtemelen eve dönme zamanı geldi. Erdoğan’ın şu ifadeleri de bu kanaati teyit eder nitelikte:
-Ayrıntıların ötesine geçip bu meseleye kalıcı, nihai ve sürdürülebilir bir çözüm bulma vaktinin geldiğini konuştuk.
-İdlib’de, Türkiye’nin güvenliğini sağladığı bölgelerde zaman zaman bazı sıkıntılar yaşanıyor.
-Suriyelilerin güvenle topraklarına dönüş için çalışıyoruz.
Suriye’ye yapılan harekatların ilk günlerini hepimiz hatırlıyoruz, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı gibi harekatlar “İstiklal Mücadelesi” sloganıyla başlamış ve bu harekatların hiçbir stratejik temele dayanmadığını dile getirmeye çalışanlar ise ‘vatan haini’ muamelesi yapılmıştı.
Şimdi ortaya çıkan tablo gösteriyor ki Suriye konusunda ayağı yere basan hiçbir planımız ve projemiz gerçekten yokmuş. Suriye’de artık patron Putin ve onun himmetine muhtaç durumdayız. Cumhurbaşkanının da işaret ettiği gibi ‘güvenliğini sağladığımız bölgelerde’ ciddi sıkıntılar var.
Mesela son günlerde Rusya bu bölgeleri bombalıyor ama biz hiçbir şey yapamıyoruz. Tıpkı İdlip’te 34 askerimizi Rus uçakları şehit ettiğinde ağzımızı açıp Putin’e tek kelime bile edemediğimiz gibi… Gerçek şu ki, şu anda Suriye sınırından bir tek uçağımızın burnunu bile gösteremiyoruz.
Öyle anlaşılıyor ki eğer Putin’i kızdırmazsak, bir süre daha Suriye’de ‘mış gibi’ yapmaya devam edebiliriz. Bunun için de Rusya’nın mutlu olmasını sağlayacak özellikle ekonomik alanda adımlar atmamız gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarında da anlaşılacağı gibi atılacak adımlar şöyle: “Akkuyu’nun yanı sıra ikinci ve üçüncü nükleer enerji santralleri konusunu, savunma sanayisine yönelik atılabilecek adımları görüştük.” İkinci parti S-400’lerle ilgili Putin’in gönlünü hoş edecek güzel haberler daha önce AK Parti iktidarı tarafından zaten verilmişti…
Maalesef dış politikadaki bu hazin tablo sadece Rusya ile sınırlı değil. Türkiye’nin bütün diplomatik hafızası ve dış politika gelenekleri sıfırlandığı için Amerika’dan Avrupa’ya ve dünyanın farklı coğrafyalarına kadar her alanda “kaybet-kaybet” politikasına mahkum olmuş durumdayız.
Gerek dış politika, gerekse bir ‘hukuk devleti’ bağlamında artık kimse bizi ciddiye almıyor. Ayrıca bizim de zaten böyle bir niyetimiz yok. Oysa rasyonel akılla hareket eden ülkeler, dünyanın her ülkesiyle ortak çıkarlar temelinde siyasal ve ekonomik ilişkilerini sürdürmeyi hedeflerler.
Kabul etmek gerekiyor ki Türkiye son yıllarda özellikle dış politikada çok talihsiz bir dönemi yaşıyor. Çünkü hiçbir diplomasi kuralına itibar etmiyoruz, Rusya ve Çin hariç bütün ülkelere meydan okuyoruz. Dramatik olan şu ki; bütün bu meydan okumaların sonunda aynı ülkelerle ilişki kurabilmek için yelkenleri indirip ‘aracılarla’ rica-minnet gönül almaya çalışıyoruz.
Düşünün ki Trump’la kurduğumuz ‘ahbap-çavuş’ ilişkilerine öylesine itibar eder hale gelmiştik ki, Biden’in başkan seçilmesini bile neredeyse görmezden geldik. Bu yüzden de Biden’la ilişkiler doğal olarak pek sıcak başlamadı.
Son BM zirvesinde cumhurbaşkanıyla görüşmemesi sanki aynı fotoğrafın devamı gibiydi. Nitekim Erdoğan’ın Amerika dönüşü: “Biden ile gidişat pek hayra alamet değil” ifadeleri bu durumu özetler nitelikteydi. Ama Rusya dönüşü hava bir anda değişti, çünkü Ekim sonunda Roma’da yapılacak G-20 zirvesinde Biden’la görüşme haberi gelmişti. Erdoğan: “Cevap geldi zaten. Nasip olursa Roma’da görüşeceğiz. Demek ki hayra alamet bazı adımlar atılıyor.”
Aslında çok da derin analizler yapmaya gerek yok… Eğer fotoğraf karelerini peş peşe koyarsanız, Türkiye’nin dış politikada ne kadar yalnız ve çaresiz durumda olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Eminim bu ülkede yaşayan hiçbir birey bu fotoğraftan mutlu olmayacaktır.