Bu hikaye bitiyor artık yeni bir hikayeye ihtiyaç var

Mehmet Ocaktan

2002’de başlayan AK Parti’nin siyasi yürüyüşü, kuruluş ilkelerinin tayin ettiği istikametin hilafına evrilerek bizzat kendisinin yazdığı hikayenin sonuna geliniyor.

Hangi perspektiften bakarsak bakalım, artık bu hikayenin yeniden pozitif bir istikamete evrilmesi ne yazık ki pek mümkün gözükmüyor.
Zira milliyetçi-ulusalcı istikamete yönelen AK Parti ile geniş toplum kesimleri arasında giderek derin bir uçurum oluşmuş durumda. Hiç kuşkusuz bu yeni kimliğin oluşumunda Cumhur ittifakının açık-gizli ortaklarının ciddi katkısı var. Buna toplumsal fay hatlarının siyaset üzerindeki etkileri de eklendiğinde, siyasetle toplum arasındaki bağların daha da zayıflaması kaçınılmaz hale gelmektedir.

Son dönemde AK Parti’nin bir siyasal yöntem olarak benimsediği kriminalizasyon politikası, doğrudan siyasal zemini zehirlemekte ve aynı zamanda bizzat AK Parti’nin kuruluş ilkelerini, reformist vizyonunu buharlaştırmış bulunmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhundan kaynaklanan yeni siyasi denklem, daha doğrusu ittifak modeli AK Parti’yi MHP’nin söylemleriyle ortak hareket etmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu yeni söylemin temelini de “beka”, “üst akıl/dış mihrak” gibi hamasi argümanlar oluşturmaktadır. Doğal olarak kendini bu dar koridora hapseden AK Parti’nin matematiksel olarak imkan dahilinde olmakla birlikte, artık bütün toplum kesimlerini kucaklayıcı bir siyaset diline geri dönmesi de mümkün değildir.

Oysa AK Parti iktidarının özellikle ilk iki döneminde, geçmişin vesayet ortamında siyasetin deforme olan yüzünü tamir ederek güler yüzlü bir siyaset iklimi oluşturmuş ve toplumu siyasete ortak etmişti. Ancak şimdi gelinen noktada AK Parti, toplumun geniş kesimlerini yeniden saha dışına iterek kendi ideolojik tabanıyla baş başa kalmış bulunuyor.

İşte tam bu noktada siyasete ve Türkiye’ye nefes aldıracak, toplumun geleceğe ilişkin umutlarını tazeleyecek yeni siyasi söylemlere ve de güçlü bir muhalefet diline ihtiyacı bulunmaktadır. Bu çerçevede yeni partilerin toplumda güçlü bir heyecan dalgası oluşturması mümkündür, siyasetin doğası da bunu gerektirir.

Ancak muhalefetin, özellikle de DEVA ve Gelecek Parti’si gibi yeni partilerin işlerinin hiç de kolay olmadığı muhakkak. Bu yeni partilerin, öncelikle siyaseti içinde bulunduğu bu kaotik ortamdan güvenli bir limana ulaştırabilmeleri için sadece soyut söylemlerle değil, somut projelerle toplumu ikna etmeleri gerekiyor.

Unutmayalım ki halen Türkiye’de siyaset, toplumla gerçek anlamda helalleşmeyen Kemalist paradigmanın temsilcileriyle, demokrasi ve hukuk devletini yeterince içselleştirememiş muhafazakar siyasetçiler arasında sıkışmış durumdadır.

Kabul etmek gerekiyor ki Türk siyasetini bu dar koridordan çıkarmak hiç kolay olmayacaktır. Bunun için de yeni partiler özgürlükçü bir siyaset diliyle ülke meselelerine daha kapsamlı bir düzlemden bakarak çözüm üretmek durumundadırlar. Kuşkusuz sadece çözüm üretmek de yeterli olmayacaktır. Zira AK Parti ve MHP’nin hamaset diliyle konsolide olmuş hatırı sayılır bir kitle var ki, onların zihni “beka” ve “üst akıl” gibi hayali korkulara kilitlenmiş durumdadır.

Ama bir gerçek var ki ülkelerine dair umutlarını kaybeden yeni nesiller iktidarın ayrıştırıcı politikalarına inanmıyorlar. İçinde dindarların da yer aldığı geniş bir muhafazakar taban, konsolidasyon ve çatışma politikalarından etkilenseler de fevkalade yorgun düşmüş durumdalar. Eğer yeni partiler bu kaotik siyaset ikliminden yorulan kitlelere olumlu anlamda bir siyaset zemini oluşturabilirlerse, yeni bir başarı hikayesi yazabilirler.

Evet Türkiye’de siyaset normal bir ortamda seyretmiyor. Bütün siyasal davranışların neredeyse “ihanet-vatanseverlik” ikileminde değerlendirildiği bir ortamda, bazen zorunlu olarak çalının etrafını dolanarak geçmek durumunda kalabilirsiniz. Ayrıca siyasetin etrafının dikenli tellerle çevrili olması yetmiyormuş gibi, bir de medyanın yüzde 90’ının doğrudan iktidarın kontrolünde olması muhalefetin işini daha da zorlaştırıyor. Ama hiçbir şey imkansız değil, nitekim yerel seçimlerde bu medya hakimiyetinin sonuç almada tek başına yeterli olmadığını çok net olarak gördük.

Pandemi sürecinden çıkılamadığı için siyaset henüz sokağa inmiş değil. Ama ilk fırsatta yeni partiler çarşı-pazara, sokağa, köye kasabaya inerek yüz yüze ilişkilere başlamalı ve elini sıkmadıkları (coronada mümkün değil belki ama...) kimse bırakmamalılar. Yeni projelere, yeni söylemlere evet... Ama nihai başarının adresi sokak...

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (35)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.