Şu günlerde kendime, piyanonun ‘ebedi ustası’ ünlü cazcı Abdullah İbrahim’in şarkılarından oluşan özel ve küçük bir konser düzenlemiş bulunuyorum. Ve konser Soweto Direnişi sonrasında Apartheid karşıtlığının simgesi haline gelen o ünlü Mannenberg adlı parçasıyla başlıyor... Sonra sırasıyla Soweto, Whoza Mtwana, The Monuntain, Calypso, African Market, Blue Bolero, Namhanje, “Yarona” albümünde yer alan Nisa ve gecemi aydınlatan Ishmael..
Ishmael şarkısı başladığında bir süre sonra piyanonun sesi yavaşlıyor ve bir anda yüreğimi titreten bir ses “Bismillahirrahmenirrahim...” Besmeleden sonra Abdullah İbrahim sırasıyla “elham”ı, “Allahüla’yı” okuyar ve parça “Lailaheillallah”la son buluyor. Piyanosunu deruni bir zenginlikle buluşturan İbrahim’in bu parçasını dinlerken, bir taraftan da caz dinlemeyi küçükseyen çevrelerin zihin dünyalarının fotoğrafını çekmeye çalışıyorum. Muhtemelen bu kez de “piyano ile besmele mi okunur” diyerek yüreklerinin kapılarını müziğin evrensel sesine kapatmaya devam edeceklerdir.
Neyse biz Abdullah İbrahim’in bugün artık bir efsane sayılan “Yarona” albümüyle devam edelim. Olağanüstü güzellikte bir trio albümüdür “Yarona.” Albümün kitapçığında yer alan şu ifadeler, Abdullah İbrahim’in sanatsal ufkunu tanımlaması açısından son derece önemli: “Afrika’nın ebedi kaynaklarından aldığı temel formları yaratıcı dürtülerle modern müziğin global kökenleriyle buluşturmaktadır.” Albümün açılış şarkısı olan ve yedibuçuk dakika süren “Nisa”yı dinlerken zihninizin ve kalbinizin yerinden söküldüğünü hissedersiniz... Basın beat’leri içinizi titretir, bir anda Afrika’nın zamanlar ötesi sonsuzluğuna akarsınız ve içinizi kızıl bir gökyüzü kaplar...
1968 yılında İslamla tanışan Abdullah İbrahim, doğduğu topraklarda çocukluğunu, gençliğini kısaca hayatının önemli bölümünü kendine zehir eden ayrımcılığa karşı duyduğu tepkiyle büyümüş bir sanatçı. Yaşadığı bütün acılara, travmalara rağmen müziğinde yaratıcı, geniş yürekli ve büyük, evrensel bir müziği kucaklamıştır.
Abdullah İbrahim Güney Afrika cazının dönüm noktası olan bir isim. 1960’lar ve 70’ler boyunca Afrika’nın slumyard’larında, yani Siyah gecekondu yerleşimlerinde filizlenen Marabi müziği ile ‘cazda klasik modernitenin simgesi haline gelen bebop’ arasında bir bileşim yakalamayı başarmıştır.
Soweto Direnişi sonrasında Apartheid karşıtlığının simgesi haline gelen ünlü Mannenberg adlı parça bu dönemin ürünüdür. 1976’da ırkçı hükümetin baskıları karşısında tam bir demokratik rejim gelinceye dek Güney Afrika’yı terk etmek zorunda kalmıştır.
“Münih WDR büyük orkestrasıyla kaydettiği “Bombella”da büyük formlara geri dönen usta büyük müzikal perspektifleri yeniden tanımlıyor. Belki büyük orkestra içinde piyanosunu kaçırdığınız hissine kapılıyorsunuz ara ara ama biliyorsunuz ki Abdullah İbrahim ve piyanosu 1959 yılından beri tartışmasız orada, bütün bu büyük müziğin içinde, Afrikanın kırmızı toprağında, kızıl gökyüzünde, Avrupanın yağmurlu şehirlerinde, New York’un modern ruhunda, anavatındann, binlerce yıl ötesinden gelen müziklerin anayurdunda, akan ırmakların içinde...” (Cazkolik.com/ 2010)
Biliyorum, yıllardır bu ülkede hemen hepimiz içinde bulunduğumuz dönemi tanımlamak için cümlenin başına ya da sonuna “zor gürlerden geçiyoruz...” ifadesini eklemek zorunda kalıyoruz. Bugünlerde de benzer duygular içindeyiz, bu hiç bitmiyor, belki de hiç bitmeyecek... Hiç değilse bugün her şeyi unutun ve Youtube’dan Abdullah İbrahim’in şarkılarını dinleyin, eminim kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.