Müzik, hayatımda her zaman müstesna bir yere sahip oldu. Zaman zaman dinlediğim müzikler yüzünden yabancı hayranlığı ve de kültürel yabancılaşma içinde olduğum yönünde eleştirilere muhatap oldum.
Ama müzikten asla vaz geçmedim.
Kendimle baş başa kaldığımda yüksek sesle ilahiler söyledim, şarkılar mırıldandım. Klasik Türk musikisi de Klasik Batı müziği de rock da caz da dinledim. Kimi zaman Türk musikisi dinlerken bu coğrafyanın kültürel ikliminde büyük rüyalar gördüm, Klasik Batı müziği dinlerken evrensel kültürün engin denizlerine açıldım, caz ve rock dinlerken yüreğimde yeni özgürlük şarkıları besteledim.
Ama hiçbir zaman, insanlığın gönül dilini temsil eden müzikler konusunda ‘ötekileştirici’ bir dil kullanma ucuzculuğuna asla teslim olmadım.
Ancak itiraf etmeliyim ki bütün dünyadaki yeni müzikler konusunda biraz geri kaldım. Bu açıdan bakıldığında sadece klasik müzikte değil, caz ve rock’ta da eski kafalı olduğumu söylemeliyim.
Günümüzde Itri’yi, Dede Efendi’yi, hatta Sadettin Kaynak ve Münir Nurettin’i huşu içinde dinleyenlerin sayısının giderek azaldığının farkındayım. Ama benim için onlar birer deha ve her zaman müziğin zirvesinde yer alan isimler. Bu yüzden de kendime özel zamanlar ayırıp büyük ustaları dinleyerek, yükseklerden uçmaya bayılıyorum.
Bugün de Klasik Türk musikisinin dehalarından birisiyle engin denizlere açılmaya çalışacağım. O bir hafız, hayatının her safhasında bir ‘hafızın rüyası’nı görmek mümkün, o dâhinin adı Sadettin Kaynak… Bu çerçevede, Ali Rıza Avni’nin kaleme aldığı ve daha sonrasında Sâdettin Kaynak’ın bizzat tashih ettiği biyografinin başında şu uyarıyı yaptığı bilinmektedir: “Evlât, benim için ileride yazacağın veya senden isteyecekleri tercüme-i hâlim için yazılanların başına ‘Hâfız’ demeyi sakın unutma!” (Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Müzik Adamı Hâfız Sâdettin Kaynak, İBB Kültür Dairesi)
Türk musikisinin son yüzyıldaki en önemli isimlerinden biri olan Sâdettin Kaynak, Kur’ân-ı ezberleme özelliği ile hâfız, icracılığı sebebiyle hânende, klasik musikinin önemli bir branşı olan gazel formlarını okuması vesilesiyle gazelhân ve bestelediği pek çok formdaki eserden dolayı bestekâr unvanlarıyla anılmıştır.
Kuşkusuz Sâdettin Kaynak’ın belki de en önemli özelliği Türk musikisinin popülerleşen dünya kültüründe bir yer edinmesi adına gösterdiği çalışmalardır. Bu açıdan bakıldığında, Türk müziğinde popülerleşmenin Sadettin Kaynak’la başladığı söylenebilir. Ve Sâdettin Kaynak, aynı zamanda Türk kültürünün son yüzyılda, gelenekle modernleşmeyi buluşturan önemli köprü ayaklarından birisidir.
Her ne kadar musiki tarihimizde zaman zaman “dini ya da lâdini” bir tasnif penceresinden bakılarak, müzikteki modernleşme gelenekten kopmanın bir sonucu olarak görülse de Sadettin Kaynak bütün müzik hayatı boyunca geleneksel yapıyla modernleşmeyi bir arada tutmaya özen göstermiştir.
Bu çerçevede, rahmetli Kadir Topbaş döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi tarafından hazırlanan “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Müzik Adamı Hâfız Sâdettin Kaynak” kitabı övgüye değer bir eserdir. Kitaptaki şu ifadeler, Sadettin Kaynak’ın Türk müziği açısından nasıl bir değere tekabül ettiğini net olarak ortaya koyuyor: “Türk musikisinin hemen hemen her alanına önemli seviyede katkılar ve intikaller sağlamış olan Hâfız Sâdettin Kaynak’ın son yüzyıl musiki tarihimizde nedense sadece belli hususlarıyla ilgili çalışmalar yapılmıştır. Üzücüdür ki bu çalışmalar Sâdettin Kaynak’ın genelde salt bir gazelhân yahut bir bestekâr olarak anılmasını sağlamıştır. Fakat hayat hikâyesinin çeşitli anekdotları incelendiğinde görülür ki Sâdettin Kaynak, kendi yüzyılının gerektirdiği bütün modern argümanları sergilemekle birlikte hem tradisyonel mânâda hem de inanç bazında sahip olduğu manevi karakterini ifade etmekten en ufak bir şüphe duymamıştır.”
Hemen şimdi büyük ustanın “Batan Gün Kana Benziyor” şarkısını açın, bırakın büyük denizler size gelsin…
/Batan gün kana benziyor
Yaralı cana benziyor
Esmerim, vay vay
Batan gün kana benziyor
Yaralı cana benziyor
Esmerim, vay vay
Ah ediyor bir gül için
Şu bülbül bana benziyor
Vah, benim garip gönlüm
Ah ediyor bir gül için
Şu bülbül bana benziyor
Vah, benim garip gönlüm
Gece kapladı her yeri
Keder sardı dereleri
Esmerim, vay vay/