Şu günlerde eleştirel bir üslupla Devlet Bahçeli’nin adını anan herkesin kripto Paralel hanesine yazılacağını çok iyi bildiğim için, işin başında hemen hatırlatmakta yarar görüyorum. Lütfen acele etmeyin, niyetim Bahçeli’yi Paralel’e yedirmek filan değil. Ayrıca Paralel’e sempatiyle baktığı yönünde güçlü bir algı oluşan Meral Akşener’le Bahçeli’yi karşılaştırarak bazılarını üzmek niyetinde hiç değilim.
Sadece Devlet Bahçeli’nin özellikle 17- 25 Aralık darbe girişimi sonrasında durduğu yerden bakarak Bahçeli’nin iki üç yıllık siyasi kronolojisini çıkarmak istiyorum.
Malum son günlerde neredeyse herkesi Tayyip Erdoğan’a ihanetle suçlayan memleketimizin çok değerli bazı kalemleri, benim hiçbir zaman anlayamayacağım bir şovenist kara sevda ile Bahçeli’nin etrafında kenetlenerek onu koruma altına almış bulunuyorlar. Bu kalemlerin arasında PKK’cılıktan nadim olmuş Marksistler, solcular, liberaller ve İslamcılar var. Hepsinin bir tek hedefi bulunuyor, Bahçeli’yi Paralele yem etmemek...
***
Eğer bu çabaların özünde bir samimiyet varsa ki öyle olduğuna inanmak istiyorum. Dolayısıyla, eğer gerçekten Paralelin MHP’yi ele geçirme gibi bir girişimi varsa, buna itiraz eden her yazıyı, her analizi çok değerli buluyorum.
Ancak benim anlamakta güçlük çektiğim, Bahçeli’de bizim göremediğimiz nasıl bir değişim oldu da bazıları Devlet Bey’le ilgili böylesine bir ‘yıldırım aşkı’na tutuldular. Eğer şu ana kadar yaşadığımız dünya bir anda yok olup yeni bir dünya kurulmadıysa, bizim bildiğimiz Bahçeli’nin 17-25 Aralık darbe girişiminin hemen sonrasında AK Parti’ye ve Tayyip Erdoğan’a karşı öylesine hakaret dolu ifadeleri vardı ki bunu hiçbir akıl ve izanla izah etmek mümkün değil.
Yazının başında kronoloji çıkaracağımı belirtmiştim ama vazgeçtim, zira bu kadarı fazla olur. Şimdilik sadece Bahçeli sevdasına kapılan kalemlerin hafızalarını tazelemek için bazı konuşmalarından cümleler aktarmakla yetineceğim. İşte Bahçeli’nin o ağır ifadelerinden bazıları:
“17-25 Aralık’ta foyası ortaya çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerçekleri bastırmak, doğruları öğütmek, dürüstlüğü mahkûm etmek için başlattığı inkar ve saldırı kampanyası artık çok tehlikeli boyutlardadır. Erdoğan’ın, yıllar yılı yediği içtiği ayrı gitmediği çevrelere ‘inlerine gireceğiz’ diyerek acımasız ve çok şiddetli tepki göstermesi esasen ruhundaki panik ve korkunun tezahürüdür.”
***
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 14 Aralık 2014’te ‘devletin egemenliğini ele geçirmek amacıyla örgütsel yapı oluşturmak’ iddiası çerçevesinde gerçekleştirdiği gözaltı uygulamasını o günlerde zehir zemberek cümlelerle eleştiren Bahçeli Samanyolu ve Zaman gazetesi yayın yönetmenlerini şefkatli kanatları altına alarak şunları söylüyor: “AKP, muhalif sesleri kısmak, hür basını susturmak, ifade ve haber alma hürriyetini engellemek için tüm gücüyle uğraşmakta, tüm gücünü kullanmaktadır.”
Ve Bahçeli’nin 2015 yılında söylediği şu insafsız cümleler var ki bugünlerde Bahçeli sevdasına kapılan kalemlerin gece yastığa başlarını koyduklarında vicdanlarının nasıl rahat ettiğini doğrusu çok merak ediyorum: “Yatak odalarındaki haram madenleri, bakan ve başbakan çocuklarının çevirdiği dolaplar, dört yüzsüz bakanın hırsızlıkları dillerdedir. Ve hala Erdoğan’ın zeki oğluyla para eritme üzerine yaptığı konuşması akıllardan çıkmamıştır. Gün gelecek devran dönecek, rüşvetçi, hortumcu, haramzade, millete küfreden, yüzdelerle ihale alan kim varsa doğruca adaletin önüne çıkacaktır.”
Bu ifadeler Bahçeli’nin hiçbir siyasi üslup ve ahlak tanımayan açıklamalarından sadece küçük bir bölümü. Acaba diyorum memleketimizin ‘milli kalemleri’nin söylediği gibi MHP’yi dizayn etmeye çalışan bu ‘üst akıl’, AK Parti’ye ve Erdoğan’a daha iyi hakaret etmesi için mi Bahçeli’yi koruma altına alıyor. Kim bilir belki de bizim bilmediğimiz hikmetler vardır bu yıldırım aşkında... Neyse Bahçeli ile kol kola yeni hedeflere yürümek isteyenlere kolay gelsin...