Ama’sız, ‘fakat’sız mazeret sayılabilecek hiçbir kelimenin arkasına saklanmadan açıkça ifade edelim; Ayasofya’nın tamamının ibadete açılması hayırlı olsun.
İktidar ve muhalefet unsurları dahil bütün siyasi aktörlerin “hayırlı olsun” noktasında buluşmaları, toplumsal birlikteliğimiz açısından çok önemli bir buluşmaya işaret ediyor. Son dönemdeki Ayasofya’nın açılma tartışmalarının başladığı ilk günden bu yana muhalefet çok net bir tavır ortaya koydu ve dedi ki: “Hemen aç, bu konuda iktidarın elini tutan yok, nasıl olsa 1934’te bakanlar kurulu kararı ile müze olmuştu, şimdi de bir kararname ile hemen aç.”
Aslında muhalefetin bu uyumlu tavrı, siyasi tarihimizdeki muarızlık geleneği ile pek örtüşmüyor. Geleneğimize göre; mesela CHP Ayasofya’nın açılışına şiddetle karşı çıkmalıydı, iktidar da onu ihanetle, hatta “din düşmanı” olmakta suçlamalıydı. Ama öyle bir şey olmadı, tam aksine CHP iktidarı teşvik bile etti... İktidarın her yaptığında keramet arayan medya açısından pek keyifli bir durum değil ama, muhalefet bu kez ezber bozdu.
Doğrusu çok da iyi oldu, siyasetin yıllardır politik malzeme olarak kullanmaktan eskittiği, milletin de tartışmaktan yorulduğu bir meseleyi en azından şimdilik halletmiş olduk. Bu karar orta ve uzun vadede Türkiye için ne tür maliyetler üretir ya da üretmez bilemeyiz, ama şimdilik asayiş berkemal...
Denebilir ki “Bu siyasi bir karardır”, evet doğrudur... Unutmayalım ki 1200 yıllık kilise Fatih tarafından fethin sembolü olarak camiye çevrilmesi de siyasi bir karardı, 1934’te Atatürk’ün imzasıyla müzeye çevrilirken de siyasi bir karar verilmişti. Dolayısıyla bugün cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yeniden camiye dönüştürülmesi de doğal olarak siyasi bir karardır.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart seçimleri öncesi Tekirdağ mitinginde yaptığı konuşmada, “Ayasofya ibadete açılsın” çağrılarına karşı net bir siyasi tavır almış ve şöyle demişti: “Bu işin bir siyasi boyutu var. Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, ‘Ayasofya’yı dolduralım’ diyeceksin… Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgah. Biz ne zaman neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyoruz. Bu namussuzlar böyle dedi diye biz adım atmayız.”
Ve doğal olarak bugünün siyasal şartları Ayasofya’nın açılmasını iktidar için bir zorunluluk haline getirdiği için de açılmasına karar verilmiştir.
Artık açılma tartışmalarını bir tarafa bırakıp önümüze bakmak durumundayız. Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi sonrasında iktidarın, muhalefetin ve toplumun buluşması esas itibariyle Türkiye için çok önemli bir fırsatı da ortaya çıkarmış bulunuyor. Eğer iktidar ve muhalefet partileri böylesine kritik bir konuda buluşabiliyorlarsa, ülkede hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi, özgürlüklerin önünün açılması konusunda da siyasetin aynı duyarlık noktasında buluşmasının önünde hiçbir engel yok demektir. Daha doğrusu olmaması gerekir.
İnanıyorum ki Türkiye’deki hiçbir siyasal iktidar ve de muhalefet ülkenin hukuki alanda negatif bir görüntü vermesinden, özgürlükler konusunda otokratik ülkelerle aynı ligi paylaşmaktan mutlu değildir.
İşte Türkiye’nin demokratik görüntüsünü düzeltme konusunda iktidar ve muhalefet için en güzel fırsat...
Yarından tezi yok hemen bir araya gelin, bağımsız ve tarafsız bir yargı inşa ederek ülkeyi adaletten mahrum bırakmayın...
Bir araya gelin, ifade hürriyetinin önündeki engelleri kaldırarak beraat ettikleri halde halen cezaevinde tutulan, gazetecileri, yazarları, sivil toplum temsilcilerini, siyasileri özgür bırakın...
Bir araya gelin, konuşun-tartışın, sosyal medyayı yasaklama niyeti taşıyan yasa hazırlıkları gibi dijital çağa savaş hayallerinden vazgeçin...
İnanıyorum ki Ayasofya’nın açılmasıyla 85 yıllık hasretleri sona eren dindar kesimler de, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu, özgürlük ve demokrasi kalitesi yükselen bir Türkiye’ye itiraz etmeyeceklerdir... Herhalde “Ayasofya açıldı ya, bize bu kadarı da yeter” demeyeceklerdir.