Ne zaman Fatih’in veziri şair Ahmet Paşa’nın şu mısralarını okusam içimde hep müthiş fırtınaların koptuğunu hissederim:
/Cânıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr
Şöyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim/
Günümüz diliyle şöyle diyor Ahmet Paşa “Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. O gün bu gündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım.”
Ezelde verdiğimiz aşk sözüne ram olanlar için aşkın belasına katlanmak gönle sürur verir, kalbin mertebesini arttırır.
Çünkü bu dünyada mal da, mülk de, makam ve mevki de her şey yalan. Sadece Bezm-i Elest’te verdiğimiz söz hariç...
Kur’an’da Araf suresinde anlatılır ki Allah dünyada hiçbir şey yokken ruhlar alemini yarattı ve sordu: “Elestü bi-rabbiküm” yani “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” Bu ilahi kelama muhatap olan ruhlarımız dediler ki:”Kalu Bela!” Yani “Evet şüphesiz sen bizim rabbimizsin.”
Ruhların bu ilk toplantısında o ilahi hitaba şahit tutulduk. Bezm-i Elest’teki bu ahdimizin dışına çıktığımızda, bilelim ki Allah’ın rahmet ve merhamet ikliminin dışına çıkmışız demektir.
***
Bezm-i Elest’te “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” hitabına muhatap olanların bu dünyada yan yana, aynı kalp hizasında durmaları aynı zamanda deruni bir aşkın ve rahmetin tecellisidir.
Biliyoruz ve inanıyoruz ki, suyun kollarında açan küçük minyatür çiçekler gibi gelip geçeceğiz bu dünyadan. Her gün gökyüzünün sabırlı ihtiyar yıldızlarına bakarak hayatı yeniden yorumladığımızda göreceğiz ki, aslında bu dünya başkalarının hayatlarını zehir etmeye değmeyecek kadar kısa, kendi hayatımızı imar etmeye yetecek kadar uzun...
Kimi zaman yaşadığımız dünyada, Bezm-i Elest’te verdiği sözü ve rabbini unutup kardeşlerinin ekmeğine göz diken, hatta kendi kalbine bile tuzak kuranları görünce kederlenir ve şöyle cümleler kurarız: Evet bütün çocuklar büyüyor, bütün gençler yaşlanıyor, iyiler birer birer eksiliyor ama kötülere asla bir şey olmuyor.
Hayır, dünya sadece kötülerin kazandığı bir sahneden ibaret değil, inanıyoruz ki iyilerin de kazanacağı bir gün mutlaka gelecektir...
***
Hayatın bizi nereye götüreceğini, hangi hayalleri seçerek yola devam edeceğimizi, hangi yanlışları doğru diye kabul edeceğimizi bilseydik yine de ‘Kalu Bela’da verdiğimiz söze ihanet eder miydik?
Galiba bütün mesele yüreklerimizin kapısını açık bırakmak... Yollar kapalı, rüyalar darmadağın olmuş kimin umurunda. Bir iç yangını başlamayagörsün... İşte o andan sonra bu yürek yangınını kimse söndüremez.
Mesafeleri geçemesek de, duvarları aşamasak da, dahası mesafelerin ötesinde bizi nasıl bir dünyanın beklediğini bilemesek de Nietsche’nin ifadesiyle “Beni öldürmeyen acı güçlendirir” diyerek yine de yolumuza devam etmek durumundayız.
Çünkü üzerine kar yağan karanfillerin baharla birlikte aşkı tarif eden şiirler gibi yeniden hayata döndüklerini gördükçe Allah’a olan inancımız artıyor.