Son günlerde siyasetin en popüler gündemlerinden birisi hiç kuşkusuz 6’lı masa. Gerek iktidar muhitlerinde, gerekse muhalefet çevrelerindeki hemen bütün sohbetler “Altılı masada neler oluyor?” cümlesiyle başlıyor.
Özellikle iktidar cenahının uzun süredir bütün dikkatini 6’lı masaya teksif ettiğini artık bilmeyen yok. Çünkü 6’lı masa, şu anda Türkiye’nin yaşamakta olduğu kaos ikliminden kurtuluş için sinerji üreten tek oluşum ve de aynı zamanda 2023 seçimlerine giderken Cumhur İttifakı’nın tek korkulu rüyası…
Bu yüzden de Altılı Masa’da yaprak kımıldasa, iktidar cenahı kulaklarını dikip “Masa çatırdıyor ve dağılıyorlar” benzeri küçük masallarla teselli bulmaya çalışıyorlar.
Kuşkusuz farklı kimliklere ve hedeflere sahip altı siyasi partinin, aynı masa etrafında birleşerek Türk demokrasisinin geleceği için ortak çözümler üretmesi ve bunları hayata geçirmek için ortak bir yürüyüş gerçekleştirmeleri hiç kolay bir iş değil. Dolayısıyla zaman zaman küçük tartışmaları ya da farklı açıklamaları normal karşılamak gerekir.
Aslında bu çerçevede Cumhur İttifakı’nın korkularını da anlayışla karşılamakta yarar var. Zira herkesin gördüğü gerçek şu ki iktidar artık Türkiye’de çözümün adresi değil. Ve eğer muhalefet büyük bir hata yapmazsa, 2023’te iktidar Cumhur İttifakı’nın elinden kayıp gidecek…
Ufukta böyle bir tehlike varken, iktidarın oturup fırtınanın gelmesini bekleyecek hali yok herhalde. Elinde devlet imkanları ve büyük bir medya gücü var, doğal olarak emrideki bütün mekanizmaları devreye sokarak Altılı Masa’yı itibarsızlaştırmak için her yolu deneyecektir.
Eğer muhalefet bugüne kadar herhangi bir arızaya mahal vermeden sürdürdüğü birlikteliğini, dünkü toplantıda da kararlılıkla ifade edildiği gibi bundan sonra da devam ettirebilirse, bütün kötücül hikayelerine rağmen iktidar cenahının seçimlerde hayal kırıklığı yaşaması kaçınılmazdır.
Ancak Altılı Masa’nın esas problemi Cumhur İttifakı değil. Son günlerde biraz abartılarak servis edilen ‘Altılı masa hikayeleri’ de gösterdi ki masada zaaf görüntüsü oluşturan esas tehlike, masanın çevresinde kaçak gecekondu kuran fitne üretim merkezleridir.
Daha önce de ısrarla altını çizmeye çalışmıştım, Altılı Masa’nın oluşumunda ve bugünlere gelmesinde büyük emeği olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun değişim adımları ne yazık ki CHP etrafında konuşlanan bazı kesimleri ve özellikle de sol medya çevreleri tarafından yeterince anlaşıldığı kanaatinde değilim.
Ancak mesele sadece anlaşılmakla ilgili değil elbette, kurumsal bir bağı olmamasına rağmen, CHP sözcüsü gibi davranan Ortodoks sol medya temsilcileri Altılı Masa’nın etrafında özellikle dindar-muhafazakar kesimlere karşı bir ‘ret duvar’ı oluşturmuş durumdalar.
Bu konuyu abarttığımı, sol kesimlere haksızlık ettiğimi düşünenler olabilir. Kimseyi töhmet altında bırakmak gibi bir niyetimiz yok elbette, ama bazı şeyleri görmemezlikten gelmek muhalefetin yarattığı sinerjiye haksızlık olur. Bu konuda hiç uzağa gitmeye gerek yok, solda muhalif duruşlarıyla bilinen bazı televizyon ve gazetelere baktığınızda Altılı Masa içinde yer alan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’na, hatta İYİ Parti’ye laf çakan, parmak sallayan birilerini rahatlıkla görebilirsiniz.
Muhtemeldir ki son günlerde Akşener’i çileden çıkartan ve de kelimelerini keskinleştirmesine yol açan esas sebep de bu incitici dildir. Bu konuda CHP yöneticilerinin mutedil bir dil kullandıklarının altını çizen Meral Akşener’in şu ifadeleri meselenin hassasiyetini net bir şekilde ortaya koyuyor:
“Medyada öne çıkan ve kendilerini CHP’nin sözcüsü gibi gören bazı isimlerin özensiz bir dil kullandıklarını görüyorum. Hassas bir dönemde, herkesin sözlerine dikkat etmesinde yarar görüyorum. Çünkü, partide bir sorumlulukları olmadığı halde, milletimiz o isimlerin sözlerini, partinin görüşü gibi algılıyor. İncitici bir dilleri var.”
Kuşkusuz hiçbir gazetecinin ne yazacağına ya da ne konuşacağına kimsenin karışma hakkı yok, ama şu bir gerçek ki Altılı Masa’nın tabanını ve de muhalefete yönelme ihtimali yüksek muhafazakar kesimleri inciten bir medya dili, kesinlikle iktidara çalışan bir medya dilidir. Eğer sol medyanın, AK Parti iktidarıyla bilmediğimiz gizli bir flörtleşmesi varsa o başka…