Bütün dünya artık bu çılgın ihtiyarı tanıyor. Trump dört yıllık başkanlık süresi boyunca sayısız çılgınlığa ve deliliğe imza attı. Demokratik değerlerin altını oymak için hiçbir yasa ve kural tanımadı, Amerika’nın demokratik kurumlarıyla adeta alay etti, İsrail’in şımarıklıklarını ödüllendiren adımlar attı, dünyanın bütün otoriter liderlerini yüreklendiren politikalar izledi, Avrupalı müttefikleriyle ilişkilerini zehirledi, Türkiye Cumhurbaşkanı’na “aptallık etme” diye hitap eden hakaret mektubu gönderdi.
Başkanlığa aday olduğu ilk günden başkanlığının son gününe kadar Müslümanlardan hep nefret etti, azılı bir yabancı ve göçmen düşmanıydı. Ama sonunda kabus bitti, Amerikan halkı bu deliliği cezalandırarak hem kendi ülkesine, hem de dünyaya nefes aldırdı.
Özellikle başkanlığı kaybettiği günden itibaren sergilediği absürt tavırlar yüzünden dünya hep bir tedirginlik içindeydi ve insanlarda “Bu çılgın ihtiyar kolay kolay Beyaz Saray’ı terk etmez, sonunda mutlaka bir delilik yapacaktır” kanaati hakimdi.
Ve sonunda korkulan oldu ve Amerikan tarihinde pek bir örneği bulunmayan ama Trump’a çok yakışan delilikler yaşandı. Biden’ın başkanlığının tescil edileceği Kongre toplantısını Trump’ın öfkeli militanları bastı. Neyse ki Trump da pabucun pahalı olduğunu gördü, yelkenleri indirmek zorunda kaldı ve Biden’ın başkanlığı resmen onaylandı...
Yaşananların Amerikan demokrasisi açından bir talihsizlik olduğu kesin. Ama aynı zamanda demokrasinin geleceği açısından bir şans... Evet eli baltalı totaliter bir zombi çıkıp bütün demokratik değerleri ve kazanımları yerle bir etmek için akıl almaz delilikler yapabiliyor.
Ama bir gerçek var ki demokratik kurumları, gelenekleri sağlam olan devletler her şeye rağmen demokrasiye sahip çıkmayı başarabiliyorlar, önemli olan da bu...
Trump’ın, başkan yardımcısına her türlü dalavereyi çevirerek Biden’ı engelleme çağrısına direnen Pence’in şu sözleri demokrasiye inanan herkes için ibret verici bir nitelik taşıyor: “Ben anayasayı desteklemeye ve savunmaya yemin ettim, tek taraflı davranma yetkim yok.”
Bir kez daha görmüş olduk ki demokrasi için bedel ödemeyi göze alamayan toplumların, sürdürülebilir bir demokrasi inşa etmeleri ne yazık ki pek kolay olmuyor.
Açıkçası arkasından teneke çalınarak uğurlanan Trump için üzüldüğümü söyleyemem, ama herkes neyi hak ediyorsa sonunda onu görüyor. Belki tek söylenebilecek şey; Allah hiçbir lidere böyle bir son nasip etmesin...
Şunu da açıkça belirtmek gerekiyor ki Trump gibi düşük kalibreli bir başkanın gidiş hikayesi, aynı zamanda yeni başkan Biden’ın yıldızlaşmasına vesile oldu. Kongre’yi basan militanlarla ilgili açıklamalarda bulunan Biden, kimseye atar yapmadan “biz gelirsek ezeriz, yok ederiz” gibi tehditler savurmadan bir devlet adamı edasıyla şu uyarılarda bulundu: “Demokrasimiz görülmemiş bir saldırı altında. Modern zamanlarda böyle bir şey görmedik.
Bu olaylar hemen sona ermeli. Bu çeteye geri çekilmeleri ve demokrasinin işlemesine izin vermeleri çağrısı yapıyorum. Daha önce de dedim; iyi de olsa kötü de olsa bir başkanı sözleri önemlidir.
Trump’a sesleniyorum: Canlı yayına çıkın ve yemininizi yerine getirin. Kongre’deki kuşatmaya son verin.
Bu bir protesto değil, bu bir kalkışmadır. Tüm dünya bizi izliyor.
Bugün, bize acı bir şekilde şunu hatırlattı: Demokrasi kırılgandır, onu korumak için iyi niyetli insanlar, ayağa kalkmaktan korkmayan, güç peşinde olmayan liderler gerektirir.”
Bu arada, kongre baskınıyla ilgili Türkiye’den yapılan resmi açıklamaları görünce bir kez daha hayal kırıklığına uğradığımı belirtmem gerekiyor. Üniversitelerimizin kapısına kelepçe takan bir ülke olarak başkalarına demokrasi dersi vermek de herhalde bize has bir özellik olsa gerek. Galiba sürdürülebilir bir demokrasi inşa etmek bizim için hiç kolay olmayacak.