Malum geçtiğimiz günlerde uluslararası derecelendirme kuruluşlarından birisi olan Standard & Poor’s Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. Muhtemelen önümüzdeki günlerde Moody’s ve Fitch de kredi notumuzla ilgili değerlendirmelerini açıklayacaktır.
Zaman zaman Türkiye ve başka ülkeler tarafından kredi değerlendirmelerinin bu üç şirketin oligopolünde (Genelde 2, 3 veya 4 oyuncunun hakimiyetinde şekillenen piyasa) olması ve yeterli şekilde denetlenemiyor olması sert eleştirilere neden oluyor.
***
Ancak yabancı sermaye, başka bir ülkede yatırım yapmak için o ülkeye yönelik bir ‘güven’ arayışına ihtiyaç duyuyor. İşte bu güven ilişkisinin temini için de ülke ekonomilerinin borçlarını geri ödeyebilme kapasitelerine ve ülkedeki ‘istikrar’a ilişkin yatırımcıların bilgi edinebileceği küresel göstergelere ihtiyaç duyuyorlar. Dolayısıyla zaman zaman kızsak da, hatta reddetsek de yabancı sermaye bu kredi derecelendirme kuruluşlarının notuna göre istikametini belirliyor.
***
Normalde kredi analizi, derecelendirmesi yapılacak olan ülkenin ekonomik ve siyasi performansının geçmişine ve mevcut durumuna bakılarak yapılır. Yani nota esas teşkil eden kriterler ülke ekonomisinin esnekliği, büyüme potansiyeli, bugüne kadar olan borçlarını ödeme performansı ve ekonomik istikrarıdır.
Ama en son Standard & Poor’s’un Türkiye’nin kredi notu ile ilgili yaptığı değerlendirmede de gördük ki S&P bu kriterleri pek dikkate almamış. Çok açık ki S&P bu kararını ekonomik değil, siyasi kriterlere göre belirlemiş.
***
Şu anda uluslararası bir bankanın yöneticisi olan dostumuzun bu konudaki değerlendirmesi son derece manidardı. Bu yönetici özetle diyor ki: “Maalesef Standard & Poor’s ekonomik kriterlere göre değil, siyasi kriterlere göre bir derecelendirme yapmıştır. Muhtemelen diğer kuruluşlar da bu doğrultuda kararlar vereceklerdir. Oysa Türkiye pek çok ülke ile karşılaştırıldığında ekonomik esnekliği ve büyüme potansiyeli yüksek, borçlarını ödemede bugüne kadar sorun yaşamamış, son yıllarda IMF ile ilişkileri de son derece parlak bir ülke. Ne yazık ki 15 Temmuz darbe girişimi tam bir darbe etkisi yaptı ve kredi derecelendirme kuruluşlarının parametreleri değişti. Şimdi hiç zaman kaybetmeden özellikle küresel ekonomik aktörleri ikna etmek için ciddi çalışmalar yapmak gerekiyor.”
Hangi siyasi pencereden bakarsak bakalım, yaşadığımız dünyanın küresel ekonomik aktörlerini bir şekilde dikkate almak durumundayız. 15 Temmuz’daki paralel melanetin topyekun Türkiye’ye yaptığı hain saldırıyı dikkate alarak söylemek gerekirse, AK Parti iktidarının
acilen dünyada bir imaj çalışmasına, hatta imaj savaşına ihtiyacı
olduğu kesin.
***
Unutmayalım, paralel çete yıllardır bütün dünyada bıkmadan, usanmadan Türkiye aleyhinde akılalmaz bir lobi faaliyeti yapıyor. Pensilvanya’nın eli silahlı teröristleri 15 Temmuz gecesi sokaklarda insanları katlederken, parlamentoyu bombalarken bile yıllardır Batı başkentlerinde biriktirdiği zehirli algı sayesinde işlediği cinayetlere yandaş bulabiliyor.
Maalesef bu terör şebekesinin özellikle son yıllarda bütün dünyada sürdürdüğü zehirli algı yüzünden, Batı’da daha darbenin ertesi günü başlayan Türkiye eleştirileri bundan sonra da artarak devam edecek gibi görünüyor. Dolayısıyla içeride darbeye karşı sağlanan dayanışma resmi, muhalefetle birlikte dış dünyaya da taşınmalı ve bu Gülenist terör örgütünün Türkiye için varoluşsal bir tehdit olduğu bütün ayrıntılarıyla anlatılmalıdır.