Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki yıl öncesinden seçim startını başlatması, “acaba bir erken seçim hazırlığı mı yapılıyor” tartışmalarını başlattı. Kuşkusuz Erdoğan fırsatını bulursa, ya da en azından bir iyimserlik rüzgarı yakaladığına inanırsa erken seçime gidecektir, hatta ‘baskın seçim’ bile ihtimal dahilindedir.
Ancak şu anda, iktidar nimetlerinden fazlaca yararlanan imtiyazlı kesimler hariç, toplumun büyük bölümü derin bir ekonomik kriz yaşıyor, kiralarını ödeyemeyen, evine ekmek götüremeyen insanlar intihar ediyor. Böylesine acıların, ekonomik mağduriyetlerin yaşandığı bir ortamda herhalde hiçbir iktidar ‘erken seçim’in adını bile anmayacaktır.
Seçim erken mi olur, yoksa zamanında mı olur o ayrı bir bahis… Eğer iktidar korkuya ve hamasete dayalı bu siyaset tarzıyla yoluna devam ederse, yerel seçimlerde yaşadığı hezimetin bir yenisine hazır olmalıdır.
Normalde bir siyasi iktidar yerel seçim tecrübesinden ders çıkararak siyasette nelerin yapılmaması gerektiğini görür ve ona göre rasyonel bir strateji geliştirir.
Her iktidar bilir ki demokratik yollardan saparak, özgürlükleri askıya alarak, ekonomik rasyonaliteyi yok sayarak memleketin sorunlarını çözmek mümkün değildir.
Hiçbir makul iktidar, organize suç örgütü liderinin ortaya attığı iddialar, “kara para”dan aranan kişinin otelinde tatil yapmak ve onunla aynı fotoğraf karesinde yer almak için yarışan siyasetçi-yargı mensubu ve gazeteciler, ‘devlet adına’ marina kahyalığı yapanlar hiçbir şey olmamış gibi ortalarda dolaşırken suskunluğa gömülmez…
Normal bir iktidar, suç örgütü lideri olarak aranan Sedat Peker’in “kayıp silahlar”la ilgili dehşet verici iddiaları karşısında “duymadım-görmedim-bilmiyorum” tavrı içinde olamaz. Zira iddialar öylesine ürkütücü ki hukukun ve iktidarın suskun kalması asla kabul edilemez. İşte o iddia: “AK Parti İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olan Taha Ayhan’ın yardımcısı olan Osman Tomakin’e teslim edildi (Osman Tomakin siyah Passat araçla silahları teslim almaya geldi).
Bu araç AK Parti Gençlik Kolları İl Başkanı'na tahsisli bir araçtı, herhangi bir polis uygulamasına girmesin diye. Osman Tomakin şu anda Ak Parti İstanbul gençlik kolları başkanıdır. Silahların olduğu kasa Esenyurt’tan gece 23:30 gibi yola çıktı.
Silahları getiren araçta Esenyurt Ak Parti Gençlik kolları Başkanı Abdülsebur Soğanlı ve İçişleri Bakanlığı personeli Ahmet Onay vardı.”
Ve demokratik bir ülkede her iktidar bilir ki bir hafta önce Yargı Reformu ambalajına sarılı yasa değişiklikleri yapıp bir hafta sonra meclise sunduğu torba yasanın içine demokratik hak ve talepleri kısıtlayan maddeler sıkıştırmaz.
Seçim hesapları yapan hiçbir iktidar "terörle mücadele" kapsamında kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri alınması gibi uygulamaların süresini 3 yıl daha uzatmaz. Hele de “kesintisiz OHAL”le seçime gitme hesapları yapmaz.
Hiçbir makul iktidar “demokratik anayasa” hikayeleri anlatıp “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını tanımıyoruz” diyerek evrensel hukuk normlarıyla kavga etmez, Anayasa Mahkemesi’ni kapatma hayalleri kurmaz…
Hiçbir iktidar memleketin büyük çoğunluğu ekmek derdindeyken toplumun yüzde 60’nın karşı olduğu Kanal-İstanbul için “çatlasanız da, patlasanız da yapacağız” söylemiyle halka meydan okumaz.
Hal böyleyken iktidar yerel seçim öncesindeki ezberlerini aynen tekrarlamakta bir beis görmüyor. Çözemediği ve çaresiz kaldığı her sorunu “dış güçler”e havale edip, muhalefeti dış güçlerin ekmeğine yağ süren hainler olarak görmeye ve onları şeytanlaştırmaya devam ediyor. Yani muhalefet yapmayın, itaat edin…
Elbette bazıları konforlarının devamı için “itaat” edip kendilerini mutlu hissetmeye devam edeceklerdir. Ama bilinmeli ki vicdanları yaralayan bunca kirlilik hiçbir iktidar için hayırlı bir sonuç üretmeyecektir.