AK Parti ortak akılla kurulmuş, demokratik değerleri esas alarak yola çıkmış ve bu konuda önemli mesafeler almış bir siyasi parti. Biliyorum şimdi AK Parti’nin kurucu değerlerinden söz etmenin hiçbir anlamı yok. Zira bu parti artık demokratik değerlerle uzaktan yakından bir alakası olmayan bambaşka bir istikamette yol alıyor.
Ancak nereden başlayıp bugün nereye geldiğini görmeden bir analiz yapmak da mümkün değil. Ama bir gerçek var ki AK Parti sadece yola çıkarken birlikte olduğu kesimleri değil, o günkü söylemiyle 70 milyonu kucaklama iddiasından da tümüyle vazgeçmiş görünüyor.
Peki, bir parti kendisini var eden ve 2015’e kadar her seçimden zaferle çıkmasını sağlayan millet desteğini neden elinin tersiyle iter?
Evet adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen alaturka sistemle bütün devlet gücünü eline geçirdi, yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı tek elde toplayarak muazzam bir özgüven sağladı, bu yüzden de geniş toplum kesimlerine çok da ihtiyacı kalmadı denebilir.
Ama bu analizde bir eksiklik var, henüz sandığı ortadan kaldırma çılgınlığını göze alamadığına göre, AK Parti dahil bütün siyasi partiler sandıkta milletin terazisinde tartılmak zorundalar.
Araştırma şirketlerinin anketleri gösteriyor ki AK Parti her geçen gün millet nezdinde kan kaybediyor ve artık her icraatı milletle arasındaki uçurumu daha da derinleştiriyor.
Dolayısıyla yapılacak seçimlerde yeniden iktidarı elde edebilmek için eğer kafasında sandık dışında bir formül yoksa, bugüne kadar elinin tersiyle ittiği milletin, gönlünü kazanmaya şiddetle ihtiyacı var demektir.
Eğer hakkaniyetli bir değerlendirme yapmak gerekirse, herhalde rasyonel bir akılla hareket eden hiçbir iktidar ‘kötü’ sonuçlar üretmek üzere bir icraatta bulunmaz.
Ama ne yazık ki işin vahim olanı AK Parti iktidarının kendi rasyonalitesini kaybetmiş olmasıdır.
Maalesef AK Parti iktidarı fakir-fukaranın yaşadığı derin yoksulluğa karşı duyarlılığını kaybettiği için onların derdine çare üretmekle değil, daha çok kendi iktidar konforunu tahkim etmekle uğraşıyor.
Demokrasinin ve özgürlüklerin kalitesini yükseltmek ve yasakları ortadan kaldırmak iddiasıyla yola çıktığı halde, bugün iktidar gücünü konuşanları, eleştirenleri susturma yolunda kullanır hale geldiği için geniş toplum kesimlerini kendisinden uzaklaştırıyor.
Yolsuzlukla, rüşvetle, kayırmacılıkla mücadele sözü kuruluş ilkelerinde yer aldığı halde, bugün yolsuzluklara fetva üreten hocalarla yol yürümeye başladığı için milletle arasındaki bütün bağları koparıyor.
Her vesileyle “Nas ne diyorsa onu yapacağız” söylemini dillendirip dinin ‘liyakat ve ehliyet’ önerisini yok sayarak, hiçbir ehliyet ve kalitesi olmayan insanlara 4-5 yerden maaş verdiği için derin bir yoksulluk yaşayan insanlarla arasındaki bağı koparıyor.
“Türkiye’yi hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir ülke haline getireceğiz” diyerek yola çıktığı halde, hiçbir hukuki gerekçeye dayandırılmadan insanların tutuklu bırakılmasını sadece seyretmesi yüzünden hakkaniyetli yönetim özelliğini kaybetmiştir.
128 milyar doların arka kapıdan kimlere, kaça satıldığını henüz izah edememişken, Türk parasına Amerikan dolarını kayyım ataması yüzünden milletin güvenini kaybetmiştir.
Şeffaflığı ve hesap verilebilirliği yok ederek memur alımları için düzenlenen KPSS sınavlarını adeta bir ‘kayırma’ aracına dönüştürdüğü için vicdanları yaralamış ve genç insanları kendisinden uzaklaştırmıştır.
Neredeyse bütün olumsuz icraatları muhalefet partilerine yükleyip çaresizliğini örtmek için “Kim derse desin, onun için sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki; bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır” diyerek Allah’ı bile gücendirecek ifadeler kullanarak dindarları da artık kendilerinden uzaklaştırıyorlar.
Daha fazla dramatik örnek saymak mümkün elbette, ama bunlar bile AK Parti’nin neden milleti kendisinden uzaklaştırdığını anlamak için yeterli olacaktır sanırım.