Bir aylık bir koalisyon maratonunun ardından AK Parti ile CHP arasında koalisyon kurulmasının mümkün olmadığını bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ağzından öğrenmiş bulunuyoruz.
Elbette çok kolay bir süreç değildi, yıllardır birbirlerine karşı keskin bir muhalefet çizgisi yürütmüş, ideolojik anlamda tarihsel ayrılıklara, aykırılıklara sahip iki partinin bir ay gibi kısa bir sürede her şeyi bir tarafa bırakıp koalisyon ortaklığı kurmaları hiç de öyle kolay bir iş değil.
Artık şu aşamadan sonra gerek AK Parti, gerekse CHP tabanının zihin olarak böyle bir koalisyona hazır olmadıklarını biliyoruz. Ayrıca seçmenin büyük çoğunluğu da bir erken seçim denemesinin yapılmasından yana. Aslında parti tabanlarından seçmenlere ve hatta parti liderlerine kadar herkesin zihninde bir şekilde erken seçim düşüncesi vardı. Şimdi yeni durum somut olarak ortaya çıkmış oldu o kadar...
Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları bir bakıma malumun ilanı oldu. Burada denkleme uymayan ve her cümlenin ardından ‘keşke böyle olmasaydı’ dedirten bir durum var ki doğrusu insanı kahrediyor.
Şu andan itibaren önemli bir kamuoyu kesimi “Bak gördünüz mü Cumhurbaşkanı istemedi, koalisyon olmadı. Hoca da cumhurbaşkanına direnemedi” ifadeleriyle zihinleri ifsat etmeye başlayacaklar ki AK Parti de, Davutoğlu da böyle bir durumu asla hak etmiyor.
Keşke cumhurbaşkanı liderlerin son randevusu öncesinde “Koalisyon intihar olur” mealindeki açıklamaları hiç yapmasaydı...
Keşke Davutoğlu’nun 7 Haziran’dan bu yana ustalıkla yürüttüğü koalisyon stratejisini yaralamak yerine, zenginleştirici bir tavır sergilenebilseydi...
Ama olan oldu, galiba önümüzdeki yılları da kapsayan siyasi kaderimiz bu...
Bütün bu hengame arasında esas not edilmesi gereken Başbakan Davutoğlu'nun bugüne kadar ortaya koyduğu ve bundan sonra da koyması gereken liderlik performansıdır. Zira an itibariyle önümüze siyasi bir perspektif koyabileceğine inandığımız ve de “Bu kıstırılmışlık duygusundan çıkış için bir ihtimal Hoca bir yol bulabilir” diyebileceğimiz tek isim Davutoğlu gibi gözüküyor.
Kuşkusuz Tayyip Erdoğan gibi adeta tırnaklarıyla kazıyarak iktidara gelmiş, 13 yıl ard arda başbakanlık yapmış güçlü bir liderin ardından AK Parti'nin başına geçmek ve de son yılların en zorlu krizlerini yönetmek öyle her liderin kolayca üstesinden gelebileceği bir sınav değil. Ama lider olmak da bir takım sınavlardan geçerek ayakta kalabilmeyi gerekli kılıyor.
İşte Davutoğlu da tam böyle bir zorlu kavşakta bulunuyor. Bir taraftan ülkenin önündeki üçlü terör ittifakını geriletecek operasyonlarla topluma güven verecek, bir taraftan da koalisyon olmadığına göre, ülkeyi salimen güvenli bir limana taşıyacak. Bu arada da partisinin beklenti ve taleplerini doğru yönetecek. Gerçekten de içinden geçtiğimiz bu süreç ülkenin geleceği açısından olduğu kadar, Davutoğlu'nun liderliğinin pekişmesi açısından da büyük bir önem arzediyor. Zor ama imkansız değil...