Son dönemde AK Parti’ye yakın medya çevrelerinde yaygınlık kazanan ve neredeyse herkesi ‘düşman’ ilan etme mantığına dayanan medya dilini gördükçe açıkçası korkuya kapılıyorum. Öylesine bir AK Parti tarifi yapmaya başladılar ki, eğer bu partinin 2002’den bu yana gerçekleştirdiği demokratik devrimleri bilmesem, “Acaba vesayet dönemi Türkiye’sine geri mi dönüyoruz” endişesine kapılacağım.
Oysa AK Parti bu değil. Bir kere AK Parti kuruluş ilkelerinde ortaya koyduğu hedefler itibariyle insan hak ve hürriyetlerinin standartlarını yükselten, yasakları bitiren, vesayeti gerileten ve en önemlisi de bütün sosyal kesimleri kucaklayan özgüveniyle yapay korkulara prim vermeyen bir partidir.
***
Ama gelin görün ki AK Parti’nin özgürlükçü misyonunu bir takım hayali korkularla takas etmeye çalışan bazı kalemler, ısrarla Türkiye’nin ve iktidarın etrafının bir ‘şer koalisyonu’ tarafından kuşatıldığını, içeride de bazı hainlerin bu koalisyona destek verdiğini, dolayısıyla yarından tezi yok topyekun bir mücadele başlatmak gerektiğini söylüyorlar.
Eğer böyle bir ruh haline teslim olmuşsanız, kim “Dostlarımızın sayısını arttırmalı, düşmanlarımızı azaltmalıyız” demeye kalkarsa ya da “Basın özgürlüğü konusundaki pırıltımız acaba azalıyor mu?” demeye çalışırsa hemen anında müstemlekecilikle suçlamanız kaçınılmaz hale gelir.
Eğer AK Parti’nin başarı hikayesini içselleştirememişseniz, Tayyip Erdoğan’ın genel başkanlığı Ahmet Davutoğlu’na devrettiği kongredeki veda konuşmasında, “Türkiye’de şunu bilelim 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için kararlı mücadele verdik. AB üyelik yolunda en kararlı adımları atan kadro biz olduk. Demokratik reformları biz gerçekleştirdik” şeklindeki manifesto gibi ifadeleri duymaz olursunuz.
Eğer bir takım korkulara kapılıp herkesi hain gibi görmeye başlamışsanız, yine aynı kongrede Erdoğan’ın “Son günümde, son dakikalarımda, buradan 77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum. Sizin yaşam tarzlarınızı, değerlerinizi anlıyoruz. Hangi yasakları aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl dışlandığımızı görmenizi anlamanızı istiyoruz” sözleri bile artık sizin için hiçbir anlam ifade etmiyor demektir.
***
İşte tam da bu yüzden, şu günlerde gazeteciliği adeta bir düşman üretme mekanizmasına dönüştüren medya tayfasının tarif etmeye çalıştığı AK Parti, bizzat Tayyip Erdoğan’ın ilmek ilmek dokuyarak bugünlere getirdiği ve milletin gönlünde taht kuran AK Parti olamaz.
Çünkü bizim bildiğimiz AK Parti asla özgürlüklerin kalitesini düşürecek bir davranış içinde olmaz. Çünkü bu parti yasaklarla mücadele ederek, ifade özgürlüğünün alanını her gün biraz daha genişleterek bugünlere gelmiştir.
Bizim bildiğimiz AK Parti adil ve vicdanlı bir partidir. Çünkü kendisine biat etmeyen, yan bakan herkesi aynı çuvalın içine doldurarak tutuklayıp yıllarca cezaevinde tutan paralelin bu ülkede vicdanları nasıl yaraladığını en iyi bilen ve bu konuda kararlı bir mücadele sürdüren parti AK Parti’dir.
Oysa şimdi AK Parti’nin etrafında pusuya yatan bazı aklı evveller, paralelin uyguladığı vicdansızlıkları AK Parti’nin de aynen uygulaması yönünde ahlaksız teklifler yapıyorlar.
Niye?
Konjonktür gereği tıpkı AK Parti yandaşlığı ile taltif edilen kalemlerin yaptığı gibi bu ülkede fikirlerine katılmadığımız, yaşam tarzından hoşlanmadığımız gazetecilere, iş adamlarına, bürokratlara ve de bireylere parmak sallayarak, fırsat bulduğumuzda özgürlüklerine müdahale edebileceğimizi ima ederek nasıl bir Türkiye kuracağımızı sanıyoruz acaba?
Hemen belirtelim, zaman zaman üzerine AK Parti etiketi yapıştırılarak dolaşıma sokulan bu tür kirli yaklaşımların AK Parti ile uzaktan yakından bir alakası olamaz. Zira bu partinin kurucusu ve manevi lideri Tayyip Erdoğan’ın işin başında belirlediği temel ilkeler de, şu anda Genel Başkan ve Başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun özgürlükçü söylemleri de bu tür yaklaşımları reddetmektedir.