Bu soruya sağlıklı bir cevap oluşturabilmek için AK Parti’nin geçmiş dönemiyle bugün içinde bulunduğu çaresizlik halini analiz etmekte yarar var.
Yıl 2007, AK Parti’den Bursa milletvekili adayı oldum. Seçim çalışmaları başladığında köylere, kasabalara, mahallelere giderken zihnimde hep bir endişe vardı. İlk seçim çalışmasına gittiğim yerde “Ne yüzle geldiniz” şeklinde tepkilerle karılaşmaktan açıkçası korkuyordum. Zira gazetecilikten gelen tecrübelerimden biliyordum ki geçmişte bakanlar, vekiller, vekil adayları seçim bölgelerinde bu tür tepkilere muhatap olmuşlardı.
Ama tam aksine o dönemde insanlar AK Parti iktidarından memnundular, yapılanlara teşekkür ediyorlar ve yeni taleplerde bulunuyorlardı.
Oysa bugün Türkiye’nin hemen her yerinde AK Parti iktidarına karşı açıktan ya da dip dalga halinde tepkilerin yükseldiğini görmek mümkün. Bırakın sokaktaki insanın tepkisini, bizzat AK Parti’nin teşkilatlarında sessizce bir memnuniyetsizlik dalgası yükseliyor… Daha geçtiğimiz hafta AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Maraş’ta Elbistan Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin açılışını yaptı. Ancak açılışa az sayıda kişi katılınca Ünal, “Zaten kimse gelmemiş ki bir siz gelmişsiniz. Demek ki bu Elbistanlılar herhalde bu hastanenin açılışına pek mutlu olmadılar” diyerek tepki gösterdi.
Aslında AK Parti memleketteki ekonomik sefaleti, zamları, hukuksuzlukları görmemek için gözlerini kapatmaya devam ediyor ama, bu hikayenin sonuna yaklaşıldığını ve hiç de mutlu bitmeyeceğini AK Parti dahil artık herkes görüyor.
Peki AK Parti’de cumhurbaşkanından bakanlara ve vekillere kadar her kademede yaşanan bu telaşı nasıl izah etmek gerekiyor?
AK Parti neyi kaybetti ki her konuştuklarında ekonominin dengeleri bozuluyor, dolar tavan yapıyor ve ceplerimizdeki delik her geçen gün daha da büyüyor?
Eğer ‘cumhurbaşkanı televizyonda konuşacak’ haberi duyulur duyulmaz döviz şahlanıyor, Türk parası dip yapıyorsa burada bir ‘güven’ sorunu var demektir. İşte AK Parti’nin kaybettiği esas değer budur.
İşin özeti şu ki bugün AK Parti toplumla arasındaki duygusal bağı kaybetmiş bulunuyor. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan Siirt’te STK’lara yaptığı konuşmada, “Kendi çocuklarını Paris’e Londra’ya, Brüksel’e gönderip şatafat içinde yaşatırken, bu şehrin, bu ülkenin evlatlarına ölümü ve öldürmeyi reva görenlere meydanı asla bırakmayacağız” derken kendi çocuklarını Amerika’da okuttuğunu hatırlayamaması önemli bir göstergedir.
Dahası geçmişte AK Parti, toplumda bütün güvenilirliğini kaybeden TUİK’e CHP lideri Kılıçdaroğlu ziyarete gitti diye telaşa kapılmazdı, çünkü kurumların güvenilirliğinden emindi. Aslında iktidar Kılıçdaroğlu’nu engellemeye çalışırken TUİK’in son dönemdeki itibar kaybını bütün Türkiye’ye bir kez daha ilan etmiş oldu, yani kendi kalesine gol attı…
Eski AK Parti, muhalefetin meydanlara çıkmasından endişeye kapılıp miting yasaklamazdı, çünkü milletin kendine olan teveccühünden emindi. Oysa bugün millet nezdinde itibarının azaldığını gördükçe siyasi akılla, vicdanla izahı mümkün olmayan telaşlı bir görüntü sergiliyor ve Kılıçdaroğlu’nun Mersin mitingini efsaneleştiriyor. Allah için AK Parti, muhalefetin iktidar yürüyüşüne canla başla destek veriyor…
Geçmişte enflasyonu yüzde 4-5’lere indirmeyi ve faizleri düşürmeyi başaran AK Parti iktidarının, bugün 19 yılı inkar ederek “Faiz sebep, enflasyon sonuç” gibi fantezilerden medet umar hale gelmesi, milletle arasındaki güven duvarlarının yıkılmasının en net göstergesidir.
Maalesef AK Parti iktidarı bugün dış dünyada da benzer bir “güven erozyonu” ile karşı karşıya… Gelişmiş dünyada düşük faizle kredi bulma imkanı kalmadığı gibi, dost bildiği ülkelerde de “yine mi para istemeye geldiler” algısını güçlendirecek görüntülerle karşılaşmaları son derece dramatik bir durumdur…
Bu konuda Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Katarlı mevkidaşı ile yaptığı ortak basın açıklaması sonrasında Reuters muhabirinin “Türkiye’nin yaşadığı ekonomik kabusu aşması için Katar’a mali destek için mi geldiniz?” sorusuna verdiği şu cevap iç acıtıcıdır:
“Çok karanlık bir tablo çizdiniz. Kurdaki dalgalanma geçicidir, Türkiye ekonomisi ‘bitmiş, tükenmiş değildir’. Biz Katar’a Türkiye’ye para göndermesi için değil, ilişkilerimizi her alanda geliştirmek için geldik.”
Kaderin cilvesine bakın ki AK Parti’nin iyi günlerinde muhalefet ne söylese iktidara yarıyordu. Şimdi ise artık işler tersine döndü, iktidarın telaşla yaptığı her şey muhalefete yarıyor…