Son dönemde İstanbul’a ve bu şehrin insanlarına reva görülen negatif davranışlar her geçen gün arttıkça, şairlerimizin İstanbul’la ilgili şiirlerini yeniden okuyarak teselli bulmaya çalışıyorum, çünkü bu şehre yapılanlar içimi acıtıyor...
Acaba birileri, Orhan Veli’nin o meşhur şiirini okurken İstanbul’un sesini duyabiliyorlar mı, doğrusu çok merak ediyorum:
/İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı
Hafiften bir rüzgar esiyor
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda
Uzaklarda çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı/
Orhan Veli’nin aynı şiirdeki /Kalbinin vuruşundan anlıyorum/ dizesini okurken, İstanbul’da İstanbul’a hasretim bir kat daha artıyor. Acaba iktidar şu günlerde, İstanbul’un kalp atışlarını duyabiliyor mu? Hiç sanmıyorum...
Tuhaf bir durum ama, yıllardır “İstanbul bizim aşkımız” şarkılarını söyleyen AK Parti iktidarı özellikle 23 Haziran İstanbul büyükşehir seçiminden sonra galiba artık İstanbul’u sevmiyor. Çünkü İstanbul halkı 23 Haziran’da büyük bir günah işledi ve CHP’li bir belediye başkanı seçti.
Doğrusu İstanbul’a karşı duyulan bu öfke nasıl bir ruh halinin göstergesidir anlamak mümkün değil. Hele de bütün dünyada insanlığın kapısını çalan covid-19 felaketinin acısını derinden yaşadığımız şu günlerde...
Pandemi sürecinin başladığı ilk günden bugüne kadar geçen süreç içinde yaşadıklarımızı hatırlayalım... Önce İstanbul Büyükşehir belediyesinin pandemi mağdurlarına yardım etmesi engellendi, hatta bu yardımlar yüzünden “paralel devlet” oluşturma suçlamasında bile bulunuldu. Yıllardır Büyükşehir’in uhdesinde bulunan Galata Kulesi elinden alındı, mağdurlara yardım paralarına el konuldu.
Malum şu günlerde salgın İstanbul’da yeniden ‘pik’ yapmış durumda. Doğal olarak insanlar korku içinde, bu yüzden de dikkatlerini devletin alacağını tedbirlere yöneltmiş bulunuyorlar. Bilindiği gibi bu çerçevede İstanbul’da ‘Pandemi zirvesi’ yapıldı. Toplantıya Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, vali Ali Yerlikaya ve İl Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, bakan yardımcıları, il sağlık müdürü, saha koordinatörleri ve başhekimlerle birlikte salgının seyri masaya yatırıldı. Ancak toplantıya başkan Ekrem İmamoğlu çağrılmadı. Valilikten “ani gelişti” açıklaması yapıldı, ama ne hikmetse bu ani toplantıya Bursa Büyükşehir belediye başkanı Alinur Aktaş katıldı. Herhalde Bursa başkanı kanadının altına bakarak bu toplantıdan haberdar oldu... Unutmayalım ki 23 Haziran’da tecelli eden millet iradesiyle başkanlığa seçilen İmamoğlu’nu yok saymak, İstanbul halkının hiç hoşuna gitmeyecektir. Ve seçmen bunu kendi iradesine karşı yapılmış bir kalkışma olarak zihnine not edecektir...
Evet biliyoruz ki siyasi iktidarın refleksleri artık halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılara, salgının yarattığı acılara göre değil, tamamen siyasi aidiyet ve kendi mahallesinin çıkarlarına göre çalışıyor. Maalesef AK Parti, her geçen gün kendi kuruluş ilkeleriyle bağlarını kopardığı için, bütün Türkiye’yi kucaklama iddiasından da vazgeçmiş bulunuyor.
Ve herkesin gördüğü gibi, AK Parti’nin yeni siyaset anlayışını aşırı milliyetçiler, ulusalcılar ve Çin’cilerle kurduğu ittifaklar belirliyor. İşte bu ittifaklar yüzündendir ki AK Parti, 23 Haziran’da CHP’yi tercih eden İstanbul’u “Hep birlikte Türkiye’yiz” çerçevesinin içine almaya bir türlü gönlü razı olmuyor.
Bu nasıl bir savrulmadır ki, insanların salgın belasıyla mücadele ettiği bir dönemde bile on milyonluk bir şehri ötekileştiren ayrımcı politikalara cesaret edilebiliyor. Doğrusu AK Parti’nin sonunda böyle bir zihniyet yapısına evrilmesini kabul edemiyorum. Açıkçası bir şehrin belediye başkanlığını hangi partinin kazandığı beni hiç ilgilendirmiyor. Bana ne, kim kazanırsa kazansın... Ben ahlaklı ve vicdanlı olmanın, bütün seçimlerin üstünde olduğuna inanıyorum.