Bütün gündemlere meydan okuyan ahlaki bir çürüme ile karşı karşıyayız. Taliban Afganistan’a hakim oluyor, IŞİD bombalarla insanları katlediyor, insanlar kaçıyor, dünya göçmen dalgasından endişeye kapılıyor. Ve bütün ülkelerde göçmenlere karşı ırkçı bir dalga yükseliyor, buna Türkiye de dahil…
Evet bunların hepsi insanlık adına endişe verici gelişmeler. Ama bizim hiç değişmeyen bir gündemimiz var ki her geçen gün daha da derinleşerek insan olmanın erdemini çürütmeye devam ediyor, o da nefret dili…
Diyebilirsiniz ki “Bu bilmediğimiz bir şey değil, alıştık artık…” İşte en korkutucu olan da ‘nefret dili’ne alışmak… Maalesef gözümüzün önünde öylesine olaylar yaşanıyor ki her gün insani erdemlerimiz biraz daha eksiliyor ve ahlaken kaybettiklerimizi artık umursamaz hale geliyoruz.
Mesela geçtiğimiz hafta içinde CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Çorum ziyareti sırasında yaşanan bir olay var ki ülke adına hepimizi endişelendirmesi gerekiyor. Olay şöyle cereyan ediyor… Kılıçdaroğlu, sokakta gezdiği sırada yanında çocukları da bulunan bir kadına selam veriyor, “Nasılsınız, iyi misiniz?” diye soruyor. Kılıçdaroğlu’na sert bir tavır sergileyen kadın “Çocuğuma dokunma” diyerek bu insani tavra tepki gösteriyor. Hele de kadının Kılıçdaroğlu’nun arkasından “Hadi yürü, yürü” diye bağırması var ki insan olarak hepimizi utandıran bir durum.
Bazıları için çok önemsiz bir olay olarak görülebilir belki, ama inanıyorum ki bu olay, insani hassasiyetleri önemseyen herkes için bir ibret vesikası niteliği taşımaktadır.
Hani bizim bir ‘Anadolu irfanı’mız vardı, şimdilerde hatırlayan var mı acaba?
Peki nedir bu Anadolu irfanı?
Diyelim ki yeryüzündeki bütün yaratılmışlara şefkat ve merhametle yaklaşıp onların haklarına sahip çıkmak irfani bir durumdur, kadınlara, çocuklara ve tüm insanlara karşı hiçbir şekilde ayrımcılık içeren nefret dili kullanmamaktır. Yani yaratılanı yardandan ötürü hoş görmektir…
İyi güzel de kadınlara, çocuklara tecavüz edip öldüren katillere sahip çıkmak, ‘biraz da bizimkiler millet malından nemalansın’ anlayışıyla yolsuzluklara cevaz vermek nasıl bir Anadolu irfanının ürünüdür acaba… Eğer düşüncelerine katılmadığımız insanların arkasından “Yürrüüü…” diye hakaret etmek, kendi partisine oy vermeyenleri “dış güçlerin ajanı” ya da terör destekçisi ilan etmek Anadolu irfanının gereği ise kusura bakmayın, biz bu ‘irfan’dan almayalım…
Vicdani olarak açıklaması o kadar zor ki… Neden bir kadın Allah’ın selamı karşısında böylesine nefret dolu bir tavır sergileyebilir. Elbette bu olayda doğrudan o kadını suçlayamayız. Esas sorgulamamız gereken; bu nefret ortamını kimlerin nasıl oluşturduğudur.
Maalesef, ülkeyi yönetmekle mükellef bulunan en tepedeki siyasi aktörlerden alt kademelere kadar pek çok yönetici toplumu kutuplaştırıcı, ayrıştıcı bir nefret dili kullanarak insanları birbirine düşman etmek için adeta birbirleriyle yarış halindeler.
Muhalefet liderlerine saldıran inek hırsızlarının ‘kahraman’ muamelesi gördüğü, her gün sokak ortasında gazetecileri, siyasetçileri dövdüğü halde hiçbir şey olmamış gibi elini kolunu sallayarak dolaştığı, iktidar partisinin genel merkezinde görevli ‘pudra şekerci’ gencin makbul insanlar kategorisinde yer aldığı kirli zihniyet ortamından nasıl bir ahlaki erdem ve vicdan bekleyebiliriz ki…
Evet vicdanları yaralayan bir durum ama, ne yazık ki siyaset dilini kuşatan bu kirlenme neredeyse bütün bir toplumu zehirlemeye devam ediyor.
Nihayetinde siyasette oluşan atmosfere baktığımızda, bizzat bilgiden ve vizyondan yoksun siyasetçiler tarafından toplumun bir kirliliğe maruz bırakıldığını görüyoruz. Dolayısıyla ortaya çıkan manzara, cehaletle cehaletin alışverişi şeklinde cereyan etmektedir. Ve doğal olarak kaliteli olan, bir başka deyişle temiz siyaset dili sahadan adeta uzaklaştırılıyor. Maalesef bunun sonu, siyasetin kendi kendisini cahilleştirme ve toplumu hüsrana uğratmayla bitecektir.