Geçtiğimiz günlerde KARAR TV’ye Dilan-Engin Polat çiftinin avukatı Hüseyin Kaya konuk olmuştu. Görgüsüzlük ve toplumsal çürümenin sembolü haline gelen bu çiftin avukatı doğal olarak müvekkillerinin haklarını savunuyor.
Savunma bahsine geçmeden önce, bu çürümenin önümüze nasıl bir fotoğraf ortaya çıkardığına bakmakta yarar var. Bir kere ortada hesabı-kitabı yapılamayan ve de nereden geldiği belli olmayan bir para var.
Dilan-Polat çifti bu paralarla sadece görgüsüz ve çılgın bir hayat yaşamakla kalmamış, aynı zamanda bir medya şovu eşliğinde çılgınlıklarını adeta taçlanlandırmışlardı…
Bir emek sonucunda kazanılıp kazanılmadığı şüpheli olan bu servet, ikiliyi öylesine tefessüh etmiş bir hayata sürüklüyor ki artık orada hiçbir sınır yok… Sayısı her gün değişen lüks arabalar, ortalara saçılan pahalı takılar, Dilan’ın ayağının değdiği her yer yere dökülen güller, Engin Polat’tan eşine gönderilen dolar buketleri, nereden bakarsanız bakın bunun adı kirlilik…
Bütün kurumlarıyla işleyen bir hukuk devletinin inşa edilemediği, bu yüzden de hukuksal anlamda
hesap sorma mekanizmanın sağlıklı işlemediği ülkelerde zaman zaman böylesi şımarıklıkların ortalara saçılması çok da yadırgatıcı değil.
Evet artık hepimiz biliyoruz ki son dönemde bu ülkede birileri kolay yoldan çok para kazanıyor. Çok para kazanmak suç değil elbette, ancak nereden ve nasıl kazanıldığı konusunda şüpheler varsa orada bir kirlilik var demektir. Bu kirliliği temizlemek yargının işi, biz oraya karışmıyoruz.
Ancak Dilan-Engin Polat çiftinin avukatı Hüseyin Kaya’nın KARAR TV’de söylediği öyle ifadeler var ki endişeye kapılmamak mümkün değil. Kaya’nın sözleri aynen şöyle: “Burada şu an bu dava üzerinden siyasi bir çatışma var ve Bu dava Üzerinden muhafazakar anlayışın yaşam biçimi mahkum ediliyor. Dilan’ın takipçilerinin yüzde 80-90’ı Ak Parti’ye oy veren kitlelerden oluşuyor. Bunun sosyolojik analizi yapılabilir. Ben Ak Parti mitinglerine katılmış birisiyim ve Dilan’ın açılışlarına bakıldığında gözünüzü kapatsanız Ak Parti mitinglerindeki gibi… Dilan hanım, bu açılışlardan önce Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair bir anket paylaştı, bunun etkisi var.”
Ahlaki yozlaşma ve çürümenin bundan daha acı veren fotoğrafı olabilir mi?
Yıllardır bıkmadan, usanmadan AK Parti iktidarının hukuk-ahlak dengesini zaafa uğrattığını, kolay yönden köşeyi dönmek için hiçbir ahlaki kriteri önemsemeyen kitleler yarattığını yazmaya çalışıyoruz. İşte ahlaklı, vicdanlı olmanın ve helal yoldan para kazanmanın hiçbir değer ifade etmediği, tek hedefin seçim kazanmak olduğu bir siyaset etme anlayışının bizi getirdiği yer burası…
Eğer, Dilan’ın takipçilerinin yüzde 80-90’ı Ak Parti’ye oy veren kişilerden oluşuyorsa, kelimenin tam anlamıyla sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Ahlaki ve vicdani çürümenin bir de siyasi cephesi var ve orası daha da vahim… Geçtiğimiz hafta parlamentoda öylesine üzücü bir olay yaşandı ki doğrusu bunu tekrar konuşmak, yazmak bile insana acı veriyor. Bilindiği gibi Saadet Partisi milletvekili Hasan Bitmez Meclis genel kurulunda AK Partili vekillerin canını sıkan bir konuşma yaptı. İsrail Gazze’de katliam yaparken, Türkiye’den İsrail’e ticaret gemilerinin gitmeye devam etmesini iktidarın samimiyetsizliği olarak değerlendiren Bitmez’in Sezai Karakoç’tan aldığı özellikle şu satırlar AK Parti sıralarında adeta bir deprem etkisi yarattı: “Onlar sanıyorlar ki biz sussak mesele kalmayacak. Hâlbuki biz sussak tarih susmayacak. Tarih sussa hakikat susmayacak/Onlar sanıyorlar ki bizden kurtulsalar mesele kalmayacak/Hâlbuki bizden kurtulsanız vicdan azabından kurtulamayacaksınız... Vicdan azabından kurtulsanız tarihin azabından kurtulamayacaksınız/Tarihin azabından kurtulsanız Allah’ın gazabından kurtulamayacaksınız.”
Tam konuşma biterken Hasan Bitmez kalp krizi geçirerek yere yığıldı, işte tam o sırada AK Partililerin “Allah’ın gazabı böyle olur işte!" diye bağırdığı tutanaklara geçti. Sonrası malum, hastanede entübe edilen Bitmez Hakkın rahmetine kavuştu, Allah’tan rahmet diliyoruz.
Bu nasıl bir vicdan çürümesidir ki bir insanın ölüm yolculuğuna çıktığı en kırılgan anında bile böylesine nefret çığlıkları atılabiliyor.