İktidar cenahı epey bir süredir 6’lı masayı dağıtmak, eğer bu mümkün olmazsa içeride nifak çıkarmak için yoğun bir gayret sarfediyor. Bunan için öncelikle İYİ Parti lideri Meral Akşener “yerli-milli” sıfatıyla taltif edilerek “Cumhur İttifakı’na katılma” çağrıları yapıldı, rahmetli Oğuzhan Asiltürk üzerinden Saadet Partisi’nin gönlünü iktidara düşürmesi için şirinlik muskaları yazıldı.
Ancak bunların hiçbirisi kar etmediği için yeniden “illet-zillet” çarkı dönmeye başladı. Üzerinde ‘ihanet’ etiketi yazılı bu çark öylesine kıyıcı ki hiçbir siyasi etik ve insani kural tanımıyor. Bir gün ‘masanın altında birisi daha var’ diyerek HDP üzerinden muhalefet dövülüyor, bir başka gün ise İYİ Parti’nin hassasiyetleri kaşınarak “masada büyük çatlak” şarkıları söyleniyor.
Oysa 6’lı masa AK Parti ve MHP birlikteliğinde olduğu gibi partilerin kimliklerinin birbiriyle özdeşleştiği, yani tek parti haline geldiği bir ittifak değil. Bugün AK Parti ile MHP adeta tek yumurta ikizi gibi, her iki parti de hukuktan, özgürlükten, liyakatten, şeffaflıktan hoşlanmıyor ama hamaset pazarlamacılığında çifte kumrular gibi şakıyorlar.
Altılı masayı oluşturan partilerin her biri farklı kimlikleri, farklı hedefleri ve projeleri olan partiler, onları aynı masa etrafında buluşturan esas gerekçe; insan hakları temeline dayalı bir hukuk ve demokratik değerler.
Dolayısıyla partilerin açıklamalarını bahane ederek her gün 6’lı masa için ‘ayrılık’ besteleri yapmak, Cumhur İttifakı’nı mutlu etmeye yetmeyecektir. Ama yine de “Ah şu 6’lı masa olmasa, hayat ne güzel olurdu…” şarkısını söylemelerinde bir mahsur yok…
Hemen belirtmekte yarar var, her gün HDP şeytanlaştırması özellikle AK Parti’nin, giderek zayıflayan Kürtlerle olan bağlarını tümden yok etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kaldı ki AK Parti bir fırsatını bulsa HDP ile yan yana durmaktan asla çekinmeyecektir. Geçmişte bunun örneklerini gördük, 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul seçimi öncesinde TRT’ye Öcalan’ın kırmızı bültenle aranan kardeşinin çıkarılması ve Öcalan’ın mektubunun okutulması, Türkiye’nin legal siyasi partisi olan HDP ile yan yana durmaktan öte bir şeydi… Bildiğimiz kadarıyla bu durumdan ne AK Parti ne de MHP hiç rahatsız olmadı, üstelik milli bir mesele olarak değerlendirdiler. Dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın sabah akşam ‘kötücül HDP masalları’ anlatmasının hiçbir siyasi karşılığı olamaz.
Bu arada Cumhur İttifakı’na kötü haber, HDP 6’lı masanın altından kaçmış… Artık Cumhur İttifakı, “masanın altında HDP var” masalı anlatamayacak, çünkü HDP tarafını seçerek Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yerini aldı. Önceki gün İstanbul’da yol haritasını açıklayan yeni ittifakın deklarasyonunda; ekonomi, yoksulluk, Kürt meselesi, temel hak ve özgürlükler var. Bu ittifakta HDP, EMEP, TİP, TÖP ve EHP yer alıyor. Kısacası saflar netleşti ve herkes kendi hedefleri doğrultusunda yoluna devam edecek…
Kuşkusuz Cumhur İttifakı, ülkede yaşanan yoksulluğa çözüm üretemedikçe masanın altında birilerini aramaya devam edecektir, ancak buradan siyasi bir fayda üretebilir mi doğrusu biraz meçhul… Ama şurası kesin ki Kürtler var oldukça HDP ve benzeri partiler de siyasi hayatımızda hep olacak. Dolayısıyla bu gerçeği kabullenmek, iktidar dahil bütün siyasi partilerin yararına olacaktır.
Esasen Türkiye’de siyasetin bugün içine düştüğü ‘kör kuyular’dan elbette bütün siyasi aktörlerin bir ölçüde kabahati var, ancak en büyük kabahat hiç kuşkusuz Cumhur İttifakı’nın…
Bir kere iktidar partisi dahil, hiçbir siyasi partinin HDP konusunda açık, net ve şeffaf bir tavır sergilediği kanaatinde değilim. Aslında hemen hepsi HDP’nin, bu ülkenin vatandaşlarının oylarıyla seçilip parlamentoya gelmiş legal bir siyasi parti olduğunu biliyor. Ama ne hikmetse herkes, bu gerçeğin arkasından dolaşarak Kürt meselesiyle yüzleşmeye cesaret edemiyor.
Galiba şu fotoğrafı siyasi aktörlerin zihnine yerleştirmesinde yarar var; grubu bulunan her partinin parlamentoda vekil sayılarına göre, Meclis Başkan Vekilleri var ve bunlar bütün vekillerin oylarıyla seçiliyor. Şu andaki HDP’li Meclis Başkan Vekili de bu Meclis’in oylarıyla seçildi, hem de 400’e yakın oyla…
Hal böyleyken, özellikle iktidar cenahının HDP’ye vebalı muamelesi uygulamasının ne ahlaki ne de vicdani bir tarafı olabilir. Bu arada muhalefetin de cesur bir tavır sergileyememesinin altını çizmek gerekiyor. Ayrıca Kürtlerin oyunu almadan cumhurbaşkanlığını kazanmak da ülkeyi normalleştirmek de mümkün değildir.