Ama talihsizliğe bakın ki bu kez de Filistinliler üzerindeki tahakkümünü kelimenin tam anlamıyla bir Apartheid rejimine dönüştüren Netanyahu‘nun peşine takılarak ve de sınırsız güç aktararak Gazze’deki sivil katliamların faturasına ortak oluyor ve Ortadoğu coğrafyası dahil bütün insanlığın hafızasından yıllarca silinmeyecek yeni bir ‘Negatif Amerika’ imajını nakşediyor.
Şimdi özellikle Amerika ve Avrupa, İsrailli sivillerin de hayatını kaybettiği 7 Ekim’deki Hamas saldırısını gerekçe göstererek İsrail’e sınırsız bir güç aktarıyor. Sivillerin zarar gördüğü hiçbir saldırıyı Hamas da yapsa, kabul etmek elbette mümkün değildir.
Ama unutmamak gerekiyor ki Hamas’ın bir günde yaptığını, İsrail’in tam teşekküllü ‘savaş çetesi’, 30 yıllık işgal süresince adeta bir Nazi kampına dönüştürdüğü Filistin’de her gün yapıyor. Rakamlar ortada; istatistiklere göre İsrail ordusu, mevcut saldırıdan önce, 2000 yılından bu yana Gazze’de bin 741’i çocuk ve 572’si kadın olmak üzere 7779 Filistinliyi öldürmüş.
Gerçekler bu kadar açık, İsrail yönetiminin Nazi hevesleri yüzünden hastaneler, kiliseler, çocuklar bombalanırken, dahası İsrail Savunma Bakanı Filistinlileri “hayvan-insanlar” olarak tanımlarken Batı dünyasının, yüzyılın ahlaksızlığına arka çıkması tarihe bir utanç vesikası olarak geçecektir.
Bu son olay da gösterdi ki İsrail, Filistin halkının varlığını kabul etmeden 75 yıldır süren krize çözüm bulmanın imkanı yoktur. Maalesef Hitler’den sonra ırkçılığın en müstesna örneklerini sergileyen Netanyahu, barışa değil, soykırıma yakın duran Amerika ve Avrupa’nın da desteği ile Filistin halkını tümden haritadan silmeyi kafasına koymuş bulunuyor.
Ancak İsrail’in güvenliği dışında hiçbir gerçeği görmek istemeyen, Filistin halkını yok sayan Amerika da Avrupa da unutmamalı ki Avrupa’nın karanlık yüzünde Naziler, toplama kamplarında Yahudi halkını nasıl tümden yok edemediyse, İsrail’in ırkçı rejimi de Filistin halkını asla yok edemeyecektir.
Ve herkes bilmeli ki İsrail, Filistinlilerin var oluş hakkını tanımadığı ve onları Gazze açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum ettiği sürece ne kendini güvende hissederek huzur içinde yaşayabilecek ne de bölgeye barış gelecek…
Hal böyleyken Amerika ve Avrupa’nın kendini, Netanyahu’nun soykırım çılgınlığına mahkum etmesini akılla ve izanla izah etmek ne yazık ki mümkün değil. Çünkü Gazze’de olan açık bir soykırımdır ve bu kana eli bulaşan herkes sorumludur.
Nitekim İsrail’in 15 gündür ‘intikam’ adı altında yürüttüğü sivil katliamına karşı en sert tepkiyi gösteren BM raportörleri hastane ve okulu bombalamanın ‘insanlığa karşı suç’ olduğunu vurguladı ve olan biteni kınamakla yetinen başkentlere insanlık çağrısında bulunuldu: “Gazze’de bir soykırım yürütülüyor. Kanın durması için acil adım atılmalı.”
Kuşkusuz bu krizde esas endişe verici olan, Amerikan dış politikasının rasyonalite ile bağlarını kopartarak, Netanyahu’yu bile aşan bir fanatizme savrulmuş olmasıdır.
Evet her dönemde Amerikan yönetimleri, İsrail’in ‘güvenliği’ noktasında hassasiyet çizgisini hep korumuştur, bunu biliyoruz. Ama bir ABD Dışişleri Bakanı’nın “Burada bir Yahudi olarak bulunuyorum” ifadesi, kesinlikle ideolojik bir yaklaşımdır ve Amerika’nın diplomasi diliyle ve de küresel ölçekteki çıkarlarıyla örtüşen bir durum değildir.
Zira Amerika, bu ideolojik yaklaşımıyla bütün müttefiklerine ve özellikle de Arap ülkelerine, Ortadoğu’daki tek önceliğinin ‘ırkçı İsrail kabinesi’ olduğunu açıkça ilan etmiş bulunuyor.
Daha somut ifade etmek gerekirse Amerika lisanı hal ile diyor ki: “Gazze’de çocuklar, siviller öldürülmüş, evlerinden, yurtlarından edilmiş, açık bir soykırıma uğramış, bu benim problemim değil, benim için önemli olan Siyonizmin hedefleridir.”
Anlaşılan o ki demokratik değerler ve insani yaklaşımlar konusunda, Amerika’da demokratlarla cumhuriyetçiler arasında hiçbir fark kalmamış. Bu açıdan bakıldığında, İsrail’de önemli bir kesimin aklı selimle hareket ettiğini ve Netanyahu’nun politikalarına sert tepki gösterdiğini söylemek gerekiyor.
Galiba ABD’nin tıpkı Vietnam ve başka bölgelerde olduğu gibi, yurtdışında tehlikeli ve kendi kendini yenilgiye uğratan seçimler yapma konusundaki politik ezberleri pek değişmemiş…