Türkiye normalleşiyor… Pandemi sürecinin yaşattığı kapanma ve yasaklar dönemi de tarihe karışıyor…
Spor seyircisinin bırakın maçlara gitmeyi, sokağa çıkamadığı, evinde zorunlu ikamet yaşadığı günleri geride bıraktık…
Uzun süren taraftarsız dönemden sonra kademeli bir şekilde sahalara dönmeye başlayan seyirci, aşı ve benzeri kriterlere uyarak nihayet 9 Kasım’dan sonra yüzde yüz doluluk oranıyla tribünlerde yerini alacak…
Tabii, bu açılım, ister istemez yeni sorunlar getirecek, yeni tedbirler alınmasını gerektirecek…
***
Şiddetle mücadelede en sabıkasız dönemini Pandemi’de yaşayan sahalarımız, artık yeniden kontrol altına alınmalı ve şiddetle mücadelede en yoğun dönemini yaşamalı…
Aslında sokağa çıkamayan, stadlarda gidemeyen taraftarın sosyal medyadaki nefret dili, rakipleri linç eden, kendi yöneticilerini sertliğe teşvik eden baskıyla aslında sporun sevgi ortamını tehdit ediyor…
***
Başarıya şartlanmış kulüplerin taraftarına vadettiği sonuçlar gelmeyince ve çiftestandardı da görünce hakemlik müessesesi üzerinden yürüttüğü sert ve öfke dili, her an patlamaya hazır bir bomba halinde…
Bunun sokağa çıkacak, caddelerde yürüyecek ve stadın içinde ve etrafında takımıyla buluşacak taraftarı da olumsuz etkileyeceği kesin…
Birlikte tırmandırılabilecek gerilim, yeni istenmeyen olaylara sebep olabilir… Hazırlıksız yakalanmaması için de başta Gençlik ve Spor Bakanlığı ile, İçişleri ve Adalet bakanlıklarımızı, valilik ve emniyet müdürlüklerimizi uyaralım istiyoruz…
***
Her zaman söylüyoruz. Irkçılıkla sorunu olmayan, ancak, şike, şiddet ve dopingde başı bir türlü dertten kurtulamayan bir ülkenin fertleriyiz...
Çözmek için kararlı olmalıyız...Bunun için de bakanlıklararası koordinasyon, olmazsa olmazdır...
Bir ülkede şiddet, zaman zaman azalsa da, bir türlü çözüm bulunamaz ve toplum huzurunu bozmaya devam ederse, bu sadece Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın değil, İçişleri ve Adalet dahil pek çoğunun işbirliği yapmasını gerektirir...Aile, Sağlık, Turizm gibi…
Buna paralel olarak sayısız devlet kurumu ve kuruluşunun da işin içinde olması gerek…
***
Görev çarkının hiçbiri aksamamalı. Önce eğitim, sonra eğitim. Bu işin başı da, sonu da eğiti. Ancak aralarında suça bulaşan insanlar da ayıklanmalı.
Zanlılar, bir kapıdan alınır, diğer kapıdan salıverilirse hiçbir işe yaramaz...
Kolluk kuvvetinin gözaltına aldığını, savcılar serbest bırakırsa spordaki terörü önlemenin imkanı yoktur...
Yasaların gereğini yerine getirmeyip taraftarını eğitmeyen, şiddete bulaşanları veya olumsuz tezahürat yapanları koruyan veya destekleyen bir kulüp yönetimi suç işlemiş olur...
***
Hele de şiddeti çağrıştıran, taraftarını tahrik, rakibini rencide eden başkan ve yöneticiler kesinlikle federasyonlar ve il güvenlik kurulları tarafından cezalandırılır...
Yaralama, darp olursa, yargı da devreye girer ve hapis cezası alır... Buna hocalar, sporcular ve yöneticiler de dahildir...
Hele de ikide bir taraftarını arkasına alıp tehditler savuran, devlete meydan okuyan, kanun nizam tanımayan anlayışın cezasız kalması, mümkün değildir...
***
Herkes icraatının karşılığını görür… Gerek federasyon, gerekse kulüp başkan ve yöneticileri yasaları ihlal ettiğinde işledikleri suçun büyüklüğüne göre ceza görürler...
Burada aslolan suçun büyüklüğü veya küçüklüğüdür, kulüplerin büyük, ya da küçüklüğü değil... Torpilli olmak hiç değil... Adalette güçlünün hukuku değil, hukukun gücü geçerlidir...
Ancak ülkemizde böyle uygulanıyor mu, asla... Zaten bizdeki sorunların temel nedeni adaletsizlikler...
Kulüpler ve yöneticiler arasında çifte standartlardır...
Bunu önlemek şöyledursun gittikçe de makasın açıldığını görüyoruz...
***
Adamına göre muameleyi yapılınca, sorunları çözmek mümkün olmadı... Bunun için de, saha ve salonlarımız şiddetten, başımız da beladan kurtulamadı yıllarca...
İşte burada devletin gücü devreye girecek... Bunun takipçisi de, Gençlik ve Spor Bakanlığı olacak...
Sporla ilgili ne varsa, sportif olsun, idari olsun, yargının alanı olsun, bütün sekreterya, bakanlığın alanındadır…
Kulüp, federasyon, polis ve yargı mensuplarına görevlerini hatırlatacak, sonuçlandırıncaya kadar takip edecek ve yapmayanlar olursa da haklarında suç duyurusunda bulunacak olan bakanlıktır...
***
Federasyonların kendi camialarını adaletle yönetmek, yanlış yapanları cezalandırmak, kendi sorununu kendisi çözme görevi vardır ve bu özerkliğin gereğidir...
Kulüplerden çekinerek, başkanlardan tırsarak veya seçim kaybetme kaygısıyla davranma hakları yoktur...
Riskse, o riske de girecekler ve koltuklarını kaybetme uğruna adaleti de asayişi de sağlamak zorundalar... Ancak adil okurlarsa prestijleri tavan yapacak, itibarları ve destekleri çok yüksek olacaktır...
***
Kanunlar, yönetmelikler, talimatlar veya tüzükler… Tecrübeyle sabittir ki icraat olmadan, hiçbiri sorunları çözmez...
Gücünü makamdan alan değil, makama güç verenler, bunları başarıyla uygular…
Yıllar geçiyor, artık aynı şeyleri sürekli konuşmayalım ve sonuca gidelim... Gücün hukukunu değil, hukukun gücünü uygulayalım...
Sosyal medyadaki öfke dilinin sahalarda şiddete dönüşmemesi için etkin tedbirler alalım.
Bunun için de bütün bakanlıklar, valilik ve emniyet müdürlüklerimiz elele kolkola çalışmalı, referansımız eğitim olmalı, kimsenin burnu kanamadan mücadeleyi başarmalı...