Olimpiyat Stadı dolduğunda bambaşka bir seyir zevki sunuyor… Unutulmaz 2005 Liverpool-Milan Şampiyonlar Ligi finali, hala hafızalarda…
2011’deki Başakşehir-Trabzonspor maçındaki 60 bin Bordo-Mavili taraftar muhteşem bir görsel şölen sunmuştu…
Keza G.Saray-F.Bahçe derbisi de inanılmazdı ve Şampiyonlar Ligi maçı hazırlıkları için müthiş bir provaydı…
***
Pandeminin etkisi devam ediyor ama spordaki yansımaları en aza inmiş durumda… Kasım ayı başından beri seyirci kısıtlaması ortadan kaldırıldı ve yüzde yüz doluluğa müsaade edildi…
TFF’nin artık yeni bir adım daha atıp rakip takımların taraftarına da kontrollü bir şekilde maçları izleme fırsatı vermesi gerek…
Kontrollü diyoruz çünkü yüzlerce km’lik tıkış tıkış otobüs seyahatleri pandemide tehlike arzedebilir… Hele de yeni varyantlar insan sağlığını tehdit ederken…
***
Şehirlerarası seyahati kontrol altında tutarak ama aynı şehirde yaşayan deplasman takımı taraftarlarına maçları izleme fırsatı verilmeli…
Özellikle büyükşehirlerde her Anadolu takımının mutlaka taraftarı vardır… Trabzonspor, Malatyaspor, Sivasspor, Giresunspor, Diyarbakırspor, Erzurumspor gibi…
Dört Büyükler’in de Anadolu’daki hemen her şehirde binlerce taraftarı mevcut… Kaldı ki, Üç Büyükler’in İstanbul’da her maçı kendi taraftarı önünde oynayabilmesi kazım…
***
Futbol seyirciyle güzel… Zaten pandemiden buyana tribünler, tam doluluk oranına kavuşamadı… Rekabeti güzelleştirmenin, tribünleri renklendirmenin ve seyir zevkini artırmanın bütün yollarını keşfetmek gerek…
Eldeki imkanları da sonuna kadar kullanma mecburiyeti var…
Tabii bu aynı zamanda şiddeti önleyecek bütün tedbirleri de almayı icbar ediyor… Kaş yapayım derken göz çıkarmamak lazım…
***
Türkiye’nin bu konuda Avrupa’ya örnek olma ve normalleşme yolunda model oluşturma gibi bir avantajı, liglerimizin de böyle bir cazibesi olabilmelidir…
Her şeyde Avrupa’yı takip eden değil, biraz da proje üretip takip edilen olmak lazım…
Bizim her türlü deneyime sahip, bütün büyük organizasyonları başarıyla gerçekleştiren emniyet güçlerimiz ve polis teşkilatımız vardır…
İyi bir planlamayla üstesinden gelemeyeceği bir etkinlik veya müsabaka olamaz…
***
Öyleyse gelin hemen adım atalım ve deplasman takımlarının taraftarını da stadlara alalım…
Mesela Karagümrük-Trabzonspor maçı Trabzonspor taraftarına açılsaydı, 82 bin kişilik Olimpiyat Stadı, büyük bir doluluk oranına kavuşurdu…
Hem çok renkli bir maç olur, hem de Trabzonspor, 2011’den sonra ilk defa tek başına 60 bin taraftarını yine toplar, bu başarısını onların coşkusuyla paylaşırdı…
Evsahibi Karagümrük de büyük bir gelire kavuşurdu…
***
Düşünün Anadolu kulüplerinin en büyük seyirci gelirlerini, Dört Büyükler’le oynadıkları maçlardan elde ediyordu…
Bu kriz günlerinde yeniden bu fırsatı onlara vermek lazım… Hülasa stadları deplasman takımlarına açıp tribünleri renklendirmek lazım…
Haydi Futbol Federasyonu göreve…
Beşiktaş'ta devam kararı, istikrarın gereği
akım biraz başarısız olunca ilk kurban hoca oluyor… Yönetimler çoğu defa sorunu çözüp yola devam etme yerine, istikrara bedel ödetiyor, teknik direktörü gönderiyor…
Bu çok istisnalar dışında ne yazık ki böyle oluyor…
***
İşte bu istisnalardan birini de Ahmet Nur Çebi başkanlığındaki Beşiktaş yönetimi başardı ve Sergen Yalçın’la devam kararı aldı…
Doğrusu buydu, örnek bir davranış oldu, istikrarın devamı ve yeni bir anlayışın yerleşmesi açısından çok önemli bir adım oldu…
Başkan Çebi’nin şahsında Beşiktaş yönetimini tebrik ediyoruz…
***
Sizin seyirciniz artarsa, Şampiyonlar Ligi’nde seri galibiyetler alırsanız, ülkenin her tarafında, Avrupa’nın her yanında, dünya genelinde izleyeniniz varsa, hayran kitleniz oluşmuşsa, ekranlarda tartışılıyor, A sınıfı bir takım oluyorsanız sadece Beşiktaşlı işadamları değil, ülkenizin önemli firmaları, dünyanın büyük markaları gelir sizi bulur.
***
Geçtiğimiz sezonu şampiyon tamamlayıp büyük başarı gösteren Sergen Yalçın’lı Kartal, ne yazık ki Avrupa’da hayaleti andırıyor.
Geçen yıl PAOK’a elenerek ardından da UEFA’da çok kötü sonuçlar alarak hayal kırıklığı yaşatmıştı.
Bu sezon da Şampiyonlar Ligi’nde bırakın derece yapmayı, galibiyet almayı, henüz puanla bile tanışamadı…
***
Üstelik de ligde de çok kötü bir dönem yaşıyor Kartal... Cesareti kararlılığıyla tanınan Sergen Hoca, sanki güvenini kaybetmiş bir görüntüye de büründü…
Ancak, her takımın geçirdiği bir kaos dönemi oluyor ve ne yazık ki Beşiktaş da böyle bir süreç yaşıyor…
Dünyanın her milli takımı ve kulübünün bir iniş süreci mutlaka vardır. Sıkıntı olan Beşiktaş’ın krizi, çok uzun sürdü.
***
Artık yollar ayrılacak tahminleri ayyuka çıkmışken Çebi yönetimi, herkesi ters köşe yaparak Hoca’yla devam kararı aldı…
Rasim Kara, Samet Aybaba, Rıza Çalımbay… Zaman tanınmadı, Beşiktaş’ın efsaneleri, başarılıyken harcandı.
Çebi ve ekibi eskiden ders aldı, en zor zamanda bile hocasının arkasında durdu. Daha önceki hatalar tekrarlanmadı.
***
Ahmet Nur Çebi ve kulübü, önce içeride toparlayacak, yeniden zirve yapacak, sonra da Avrupa’da başarı arayacak.
Tabii ki Sergen Hoca, artık toparlamalı, başarmalı, taraftar kenetlenmeli, Ahmet Nur Çebi’nin eli güçlenmeli...
***
Beşiktaş, Sergen Yalçın’ı, hoca olarak tam kazanmalı. İstikrar sonunu çözülmeli, devamlılığı sağlanmalı.
Samimi mert, özgüveni ve futbol zekası yüksek bir isim. Üstelik de Beşiktaş’ın öz evladı, taraftar da çok seviyor, aşınmalar olsa da büyük kısmı hala destekliyor…
Her kulübün sahadaki yıldızları arasından, saha kenarında da yıldız çıkarma mecburiyeti var. Yabancılara, hele de hiç bir işe yaramayan hoca ve futbolculara verilen milyon dolarları hesaplayın, bugünün borçlarını karşılar.
Bu olay, ilk fırsatta hocayı gönderen federasyon ve kulüplere de, örnek olmalı…