Tokyo Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları, adım adım yaklaşıyor. 3 ay sonra başlayacak Olimpiyatlar’dan 1 ay sonra start alacak Paralimpik Oyunları için 4 aylık bir zaman var...
Hem Olimpiyat, hem de Paralimpik Oyunları için kota müsabakaları devam ediyor. Her iki alanda da sporcularımız çeşitli cephelerde müthiş bir mücadele veriyor.
***
Nisan ve Mayıs ayları branşların genelinde Avrupa şampiyonalarının olduğu dönem.
Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın olduğu yıllarda o branşların dünya şampiyonaları yapılmıyor. Artık oradaki sahne Olimpiyat sahnesi...
Bu sebeple de Tokyo 2020’nin başlayacağı tarihe kadar kota belirleme müsabakaları olacak...
Bugün, Olimpiyat elemeleriyle ilgili bir takım görüşler paylaşacağız...
***
Türkiye Olimpiyatlar’da bugüne kadar 28 branşın en fazla 14’üne katılabildi ve 6 branşta toplam 39’u altın, 25’i gümüş, 27’si de bronz olmak üzere toplam 91 madalya kazandı.
Bunun aslan payı güreşin. 39 altının 29’unu, 91 madalyanın da 63’ünü güreşte kazandık.
İkinci madalya depomuz ise halter. 8’i altın toplam 11 madalya da bu branşta elde ettik.
3. sırada tekvando var ve 1’i altın, toplam 7 madalyamız var tekvandoda..
Judoda 1’i altın 2 madalyası olan Türkiye’nin, geriden altınsız iki branşı geliyor. Boksta 5, atletizmde 3 madalyamız var...
Tabii her dönemde madalya alabileceğimiz başka branşlarımız da oldu. Kadın Voleybol, Erkek ve Kadın Basketbol, masa tenisi, atıcılık, okçuluk, yelken gibi...
Ancak ne yazık ki, çok yaklaştığımız ve iddialı isimler çıkardığımız halde, hiç birinde bu güne kadar kürsüde yeralamadık...
***
Bu Olimpiyat’ta artık yeni bir branşta, bir aksilik olmazsa cimnastikte kürsüde yeralabileceğimize ciddi şekilde inanıyoruz.
Tabii yeni bir madalya depomuz olabilecek bir branş da Tokyo’da ilk kez sahne alıyor...
Son 20 yılda en başarılı ülke olduğumuz karatede, Türkiye, en iddialı ülkelerden biri. İnşallah, karateden gelecek madalyalarla ve diğer branşlardan da takviyelerle son olimpiyatlardaki patinajlardan kurtulup Türkiye’ye yaraşır bir çıkışı başlatmamız gerekiyor...
***
Son 3 olimpiyattır gerilediğimiz yaşadığımız kısır döngüden artık kabuğumuzu kırarak çıkmanın zamanı geldi de çattı...
Kademeli olarak her olimpiyatta hem sporcu katılım sayısını artırarak hem de madalya sayımızı tırmandırarak modern ülkelerle aramızdaki perdeyi yırtmalı, artık 40-50’li madalya kategorisine tırmanmalıyız...
İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Avustralya ile aynı ligde oynamalıyız...
***
2004’te Atina’da 11 madalyayla yeniden yükselişe başlamışken, daha sonra bunu katlayarak devam ettirmek varken, bırakın sıçrama yapmayı, gerileyerek 90’lı yıllara, hatta gerisine gitmişiz...
Inşallah Tokyo, kötü gidişin durduğu, yeniden yükselişin başladığı bir dönem olur... Çok güvendiğimiz aslan yürekli şampiyonlarımız,, her an patlamaya hazır, çok yetenekli gençlerimiz var...
Kazanılan 8 madalyanın 5’ini alarak 2016 Rio’yu kurtaran güreşçilerimizin başarılarını artırarak ve rengini de sarıya boyayarak büyük bir çıkış yapmasını bekliyoruz... Bununla ilgili de izler görüyoruz...
***
Son 3 olimpiyatın vazgeçilmezi Dünya Şampiyonu Rıza Kayaalp’ın 10. Defa Avrupa Şampiyonu olurken verdiği görüntü, artık Tokyo’da da altın madalyaya ulaşabileceğini gösterdi...
O kadar çok hakediyor ki, Rıza Kayaalp, bu sefer başaracak dedirtiyor... Olimpiyat Şampiyonu’muz Taha Akgül, zaten yeniden altın madalyanın favorisi...
Onların arasına serbest ve grekoromende, inşallah kadınlarda yeni isimlerin katılmaması için hiç bir sebep yok...
İnanacak ve sadece 2 gün, kendini çok iyi hissedecek, havaya girecek, önüne geleni devirecek ve kürsüye çıkacak...
***
Aslında biz atasporumuz dediğimiz ve bağrımıza bastığımız güreşten, daha fazlasını bekliyoruz...
Boksun 1 numaralı ülkesi Küba’nın 11 sıkletin 9’unda madalya alabildiği ve bunun 7’sinin altın olduğu bir başarıyı yakalayabilmeliyiz diye düşünüyoruz...
6’sı serbest, 6’sı grekoromen, 6’sı da kadınlar olmak üzere toplam 18 sıkletten aslan payını almaya başlamamız 1948 Londra’ya, 1960 Roma’ya dönüş yapmamız lazım...
***
Cimnastikte Dünya Şampiyonu İbrahim Çolak’tan çok şey beklediğimiz Tokyo’da, taze Avrupa Şampiyonu Ferhat Arıcan da oldukça güzel mesajlar veriyor.
Kayra Sayit ve Vedat Albayrak’la da judoda Nisan ayını 2 altın madalya ile süsleyen judo, 2000’de Hüseyin Özkan’ın altınından buyana güçlü bir şekilde madalya sinyali veriyor.
Tabii, atletizmde, madalya alabilecek iddialı sporcularımız var. Halterde, boksta, yüzmede, daha pek çok branşta da madalya adayı çok sayıda sporcumuz var...
***
Evet biz bu sütunlarda hem olimpik, hem de paralimpik oyunlarla ilgili zaman zaman görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız...
Ancak sporcuları sadece madalya aldığında veya müsabakalar döneminde hatırlayan yönetici tipleri olmayalım.
Sorunlarını çözelim, isteklerini gözardı etmeyelim, ağabeylerinin devlet sporcusu sorununu çözelim...
Ölen şampiyonların ailelerine, çoluk çocuğuna vadettiğimiz maaşlarını bağlayalım...
2008’de çıkardığımız kanunların gereğini yerine getirelim, görevimizi ihmal, sporcularımızı mağdur etmeyelim. Torpili olanların işini halledip diperlerini mahkeme kapılarında süründürmeyelim...
Zulmetmeyelim, devletin şefkatli elini her daim dimdik tutup mağduriyetleri giderelim...
Neymar’a, Mbappe’ye karşı Burak Yılmaz fırtınası...
Burak Yılmaz, yaşlandıkça olgunlaşıyor, gelişiyor, değişiyor, büyüyor, başarıyor. Hem Türkiye’yi coşturuyor, hem de Lille’i, şampiyonluğa taşıyor...
Burak Yılmaz 35 yaşında Fransa’ya transfer olduğunda, kimse bu kadar başarılı olacağını düşünmüyordu. Hele de Dünya Şampiyonu bir ülkenin, dünya yıldızlarından oluşan takımlarına karşı Lille’e kimse şampiyonluk şansı tanımıyordu...
Neymar’lı, Mbappe’li, hatta yedeklerine kadar Dünya Karması gibi bir Paris SG’in olduğu bir ligin zirvesine çıkabileceğini düşünmüyordu...
***
Geçtiğimiz yıl olduğu gibi PSG, ligi açık ara şampiyon bitirecek Monaco, Marsilya, Lyon onu takip edecek ve Lille de arkalarından gelecekti.
Yusuf Yazıcı gibi pek çok genç oyuncuyu alıp yıldız yaparak çeşitli takımlara büyük paralarla pazarlamak için vitrin oluşturan Lille, başlarına ağabey olarak Burak’ı da alıp iyi bir yerde ligi bitirmeyi Avrupa Kupaları’na katılmayı düşünüyordu...
Ancak, o bütün yıldızları gölgede bırakan müthiş bir Burak Yılmaz, Yusuf Yazıcı ve Zeki Çelik’le birlikte takımı aldı sürükledi.
Uzun süre sakat olmasalar belki bitime 4 hafta kala Lille şampiyonluğunu garantilemişti bile. 24 maç 12 gol. Yetmedi top kapmalar, asistler. 2-0 geriye düştükleri Lyon deplasmanında 3-2’lik geri dönüş. 2 gol, 1 asist.
Burak Yılmaz, Fransa’da resmen şov yapıyor...
***
Zaten Şenol Güneş yönetimindeki Milli Takım’ımızın, Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası maçlarında da başarımızdaki en önemli aktörlerden biri...
Çok iyi bir futbolcu grubuyla Türkiye’yi de başarıya taşıyacak kadro. 30’unda ununu eleyip eleğini asmaya hazırlanan bütün gençlere örnek olsun.
Mücade, çalışma, gayret, hırs,inat, inanç, ve büyük hedeflere kenetlenmenin insanı tırmandırdığı zirveye yolculuğun adı oldu Burak Yılmaz...
Tabii genç yaşta futbola soğuyan ama tanıştığı Şenol Güneş’le yeniden doğan Burak Yılmaz, yine bu sefer Milli Takım’da buluştuğu hocasıyla Türkiye’ye çok şey müjdeliyor... Allah nazarlardan korusun...