Önce Lüxemburg rezaleti, sonra Faroe Adaları felaketi, nasıl da sinirlerimizi gerdi her şeyi altüst etti…
Daha 2 maç önce dünyanın en zayıf takımlarının olduğu grupta lider olmamızı nasıl da doyasıya kutlamış, “Daha gol bileyemedik” diyen Kuntz’u alkışlamıştık…
Garibim Alman Hoca’mız, keşke demez olaydı… 2 çok zayıf takımdan 180 dakikada 5 gol yedik…
***
Hemen şemsiye tersine döndü, Kuntz’u istifaya çağırdık..
Yetmedi, daha düne kadar kahraman gibi dolaşan Hamit Altıntop’u, topa tutarak “Hocanı da al git” dedik…
Tepkiler o kadar büyük oldu ki, Teknik Direktör Stefan Kuntz’dan çok onu getiren adam hedef alındı ve eleştirilerin şiddeti çok yüksek oldu…
***
O da mesajı almış olacak ki ve de artık okların kendine döndüğünü anlamış olacak ki savunma hakkını kullandı…
Hem Hoca’nın hataları, hem de hocayı tercih edenin Türkiye’ye de, eski döneme de ait yanlışlarının tepki alması doğal mı doğal…
Ancak bizim, hayatımız boyunca zikzak çizen tavrımıza ne demeli?
***
Bir arpa boyu yolamamak Türkiye’nin kaderi galiba. Futbolun derin yapısı memleketimizi böyle kurgulamış…
Ara sıra aldığımız başarılı sonuçlarda coşkuyu tavan yapıyoruz, en ufak bir tökezlemede yelkenleri indiriyor, dip yapıyoruz…
Ya hayal aleminde yaşıyor, ya da gerçeklerimizle yüzleşince sinir krizleri geçiriyoruz…
İfratla tefrit arasında gidip geliyoruz…
Güzel günlerde coşkuya ortak olmada birebiriz, “ben demiştim zaten”ci takılırız, karanlık ortamlarda sıyrılıp hemen pozisyon alırız…
Çözüm üretmede fakir, ayak oyunlarında çok mahiriz…
TÜRKİYE NEREDEYDİ, ŞİMDİ NEREDE?
Daha önce de yazdık… Takımlarımızın başarısızlıklarının sonucu olarak koca Türkiye, UEFA ülkeler sıralamasında 20’lere düştü ve katılımda büyük arızalar yaşanmaya başlandı…
Şampiyonlar Ligi’nde yıllar sonra takımımız yok ne yazık ki…Halbuki takımlarda, ülke olarak ilk 7’leri görmüştük bir kaç kere…
***
Ya Milli Takım seviyesinde derseniz… Avrupa’da ilk 3, dünyada ilk 5’i yakaladık Şenol Güneş’le… Fatih Terim’le de ilk 8’e girmiştik…
Dünyada ilk 10’a 3 kere girdik, 2’si Şenol Güneş, 1’i Fatih Terim dönemiydi…Bu gelişimde Mustafa Denizli’nin emeği büyük…
Yani Türk hocalarla Milli Takım’ımız çağ atladı, büyük başarılar yaşadı, halk sokaklara döküldü, büyük sevinçler ülkeyi baştan başa sardı…
***
Coşkun Özarı, Candan Tarhan gibi hocalarımız da güzel işler yaptılar… Özkan Sümer, Gündüz Tekin Onay ve Hamdi Serpil Tüzün’ün planlama ve altyapı çalışmalarında, emeği inkar edilemez…
Yabancılarda başarılı olan yok mu, tabii ki var… Saha sonuçları olarak değil belki ama ülkemizin yapılanmasında iki Alman Jupp Derwall ve Sepp Piontek’in emeği inkar edilemez… Her ikisi de hep hayırla yad ediliyor ülkemizde…
***
Üstelik Derwall, Mustafa Denizli’yi, Piontek de Fatih Terim’i önplana çıkararak büyük destek oldular…
Şenol Güneş ise Anadolu’yu şampiyonluğa taşıyan 2 efsane Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer’den gördüklerini sentezleyerek büyük bir çıkış yaptı…
Her üçü de verilen şansı çok iyi değerlendirip hem kulüpler, hem de Milli Takım seviyesinde Türkiye’ye ilkleri yaşattılar…
ALMANLAR'A SICAK BAKTIK
Derwall ve Piontek tecrübesiyle Kuntz’un gelişine de sıcak bakmıştık. İlla bir yabancı gelecekse Alman olsun da dedik…
***
Ancak Hamit Altıntop’un kendine söz geçirebileceği bir adam getirdi iddiaları zamanla ağırlık kazandı…
Dünya Kupası’na gidemedik. Gönderilen Şenol Hoca, Hollanda ve Nırveç’i yenmişti, kaybedilen sadece bir Hollanda maçı vardı. Kuntz gelince grup liderliği şansımız hala vardı…
Ancak gidemedik. Portekiz’i de geçemedik. Büyük maçları kazanamayan Kunt, zayıf takımların oluşturduğu C Ligi’ndeki galibiyetleri çok abarttı…
***
İlk darbede de. eleştirilerin hedefi oldular… Beklentiler büyük olunca Şenol Güneş’i feda edince Kuntz-Altuntop ikilisinin savunma mekanizması da çürümüş oldu…
Ancak dün onları alkışlayanların, Şenol Güneş ve Fatih Terim’de de olduğu gibi, burada da ilk tökezlemeyi fırsat bilerek verdiği tepki aynı kapıya çıkıyor…
Türk futbolu artık bu havadan kurtulmalı… Hamit Altıntop belki masaya yatırılmalı ama Kuntz’u biraz anlamalı…