Gelmiş geçmiş en büyük Türk futbolcusudur Mesut Özil. Artık Türkiye’de, Türkiye Süper Ligi’nde oynayacak...
Herhalde 2021’in Dünya’da ilk belki de tek, en büyük transfer bombası oldu... Fenerbahçe’ye, Türk futboluna hayırlı olsun...
Mesut Özil, sadece bir kulübe sığacak, her hangi bir renge maledilecek bir futbolcu değil. O bütün Türkiye’nin ortak değeridir.
***
Türk Milli Takımı yerine, Alman Milli Takım’ını tercih etmesi, basit bir spor olayı değil, Türk ve Alman toplumlarını kaynaştırmak, ihtilafları unutturmak, birlikte yaşam bağlarını güçlendirmek...
Türkler’in orada daha rahat etmesini sağlamak, en büyük katkı sunmak amacı da taşıyan “sosyolojik” bir olaydır, aynı zamanda...
Daha önceki Mehmet Scholl, Mustafa Doğan, İlkay Gündoğan, Emre Can gibi...
İsviçre Milli Takımı forması giyen Hakan Yakın, Eren Derdiyok gibi önemli yıldızlar da, orada Türkiye’yi başarıyla temsil ettiler.
Eğer, bu isimler Alman Milli Takımı yerine hepsi de Türkiye’yi tercih etseydi, Almanya’da Türk oyuncuları, o kadar kolay oynama fırsatı bulamazdı.
Alman kulüpleri de sayısız Türk’e forma vermez, kapılarını alabildiğine açmazdı... Biz de Hakan Çalhanoğlu, Nuri Şahin, Hamit Altıntop, Tayfun Korkut, Tayfur Havutçu , gibi Milli Takım’ımıza büyük katkı sağlayan futbolcuları bulamazdık...
***
Almanlar’la yaşadığı Dünya Şampiyonluğu, bütün dünyayı hayran bırakan kariyeri, Almanya Başbakanı Merkel’e “Kahraman Türk” dedirten...
Arsene Wenger gibi büyük bir hocanın bastırmasıyla Arsenal tarihinin transfer rekoruyla bu kulübe giden...
Morinho’ya “Dünyanın en iyi 10 numarası” dedirten çok çok özel futbolculardan biridir...
***
Başta Ronaldo olmak üzere, dünyanın en büyük yıldızlarıyla birlikte veya karşılıklı oynamış, yaptığı asistlerle goller attırmış, muhteşem golleriyle de dünyanın hayranlığını kazanmıştır.
Arsenal’in yıldızıyken Doğu Türkistan’daki Türkler’e çok güçlü destek vermesi, dünyada büyük ses getirmişti.
Çin Hükumeti’nin baskısıyla kulübünün dışladığı Mesut, hep milli kalmış, inancını her zaman haykıran şuurlu ve yürekli bir gurbetçimiz olmuştur.
***
Gidebileceği pek çok dünya kulübü varken, F.Bahçe’ye gelmesi, Türkiye’yi tercih ettiğindendir.
Bu sebeple de elüstünde tutulmalı, taraflı tarafsız herkes, Mesut’u bağrımıza basmalıyız.
Mesut’a düşen ise, F.Bahçe’de oynarken bile, tribünleri coşturan ama asla fanatiklerin gazına gelmeden, her renge sıcak mesaj veren, bütün Türkiye’yi kucaklayan sportif bir lider gibi davranması...
***
Tabii ki de sahada da gittikçe formunu yükselten, mümkünse 2014 Dünya Kupası’nın bile üzerine çıkan, Türkiye ve Avrupa’daki gençlerimize örnek olup başarı çıtasını yüksetmelerini sağlayan bir “rolmodel” olmaktır.
Eğer iyi değerlendirebilirsek Mesut Özil’le futbolumuzda yeni bir dönem başlıyor. Bir de seyircili maçlar başlayınca gerçek bir dünya yıldızıyla Türkiye şenlenecek.
Hoşgeldin Mesut, kazasız, sakatlıksız, başarı dolu bir futbol ömrü diliyoruz.
Nedir bu amatörlerin çektiği?
Bebek’ten Boğaz’ı seyredip Hakkari’deki Zap Suyu’na ağıt yakan, Köy olarak Bakırköy’ü, Kadıköy’ü, Erenköy’ü ve Yeniköy’ü, tanıyıp köy hayatını, Anadolu kırsalını yazan, İstanbul’un en lüks otellerinde viskisini yudumlayıp Anadolu’yu yorumlayan, bir gazeteci-aydın anlayışı”nı, hep eleştirmiş insanlarız.
Ankara’nın göbeğindeki gösterişli kamu binalarından ancak Kızılay’ın merkezini izleyen, bırakın Hakkari’yi, Bingöl’ü, Iğdır’ı, Nusaybin’i, Zonguldak’ı, Mersin’i, Muğla’yı, hissetmeyi...
Ankara’nın varoşları Sincan’ı, Mamak’ı, bile tanımayan, Ulus’taki haşmetlü makamdan, 19 Mayıs Stadı’nın yan sahalarını bile göremeyen kör bir anlayışı, iliklerimize kadar yaşadık....
Başkent’ten Taşkent’i, Yeniköy’den Amatör Evi’ni göremiyorsunuz, Amatör Evi’nden amatörün çilesini duyamıyorsunuz görüldüğü gibi...
***
Zengin bir gazetecilik dilimiz var bizim geçmişimizde...
“Orada bir köy var uzakta, gitmesek de, görmesek de, o köy bizim köyümüzdür” diye başlayan cümleler kurar, hizmetin gitmediği uzak diyarları böyle haberleştirirdik.
Devletin şefkatli elinin ulaşmasını sağlardık, hükumetlerin ilgilenmesine ve sorunları çözmesine vesile olurduk, daha doğrusu mecbur bırakırdık ya...
Spor haberciliği dilinde de yansıması vardı bunun. “Orda bir lig var uzakta, gitmesek de, görmesek de, o lig bizim ligimizdir” derdik...
***
Doğu, Güneydoğu şartlarında, Karadeniz’in yılan gibi kıvrılan dağ yollarında, karda kışta, freni tutmayan, eski lastikli, ucube otobüslerle, ulaşımda yaşanan sıkıntılardan tutun da...
Çekilen cefalara, suyu akmayan, ısıtma sistemi olmayan, aksa bile buz gibi suda, alınterini silmeye, çamurunu temizlemeye çalışan sporcuların dramını kaleme alırdık...
Yazılan yerlerde sorunlar güya düzeltilirdi, “Bakarsan bağ olur, bakmazsan...” diye de haberler yapılırdı...
***
Gerçekten göstermelik mi olurdu, yoksa kalıcı mı, onu her mevsim lig maçlarını oynamak zorunda olan, salonlarda müsabakalarını gerçekleştiren başta sporcular bilir, antrenörleri, hakemler ve yöneticileri şahittir...
Anadolu’yu, İstanbul gazetecilerinin, bilmesi, ancak bir gezi süresi kadardır.. Yöneticilerin de bir protokol ziyareti ile sınırlıdır...
***
Sahi bu amatörlerin kaderi mi, üvey evlat olmak, hep çile çekmek?..
“Artık bütün engelleri tek tek aştık, artık düzlüğe çıktık.
Bundan sonra ağır aksak dönemler yaşasak da, zaman zaman maddi sıkıntılar çeksek de, sorunların büyük kısmını geride kaldı. Artık ekmek aslanın midesinde değil, biz de alınterimizin karşılığını almaya başlayacağız...
Çok şükür, çok mesafe aldık... Muhteşem sahalara kavuştuk, müthiş soyunma odalarımız, çok güzel kulüp binalarımız.
Sürekli yağış olsa da, karda kışta da, sentetik sahalarımız var, sürekli akan sularımız, sıcak duşlarımız var, dinlenebileceğimiz tesislerimiz mevcut” demelerini beklerken...
Yeni yeni mağduriyetlere şahit olmak, inanın bizleri üzüyor...
***
Bundan sonra yapılacak iş, amatör liglere isim hakkı, kulüplere, sporculara sponsor bulup maddi sorunlarını çözmek ve Spor Toto’dan kaynak aktarmaktı...
Ancak bunları çözmek varken, hala halledilemeyen Sayın Cumhurbaşkanı’mızdan yardım istedikleri büyük ve temel bir sorunları var...
***
Pandemi nedeniyle hala ligleri başlatılamadı... Yani Süper Lig, 1., 2., 3. Lig’ler oynanıyor, asıl futbolcu kaynağımız, beşeri sermaye olarak bütün kulüplerimizi besleyen amatör müsabakalara müsaade etmiyoruz.
Bunun kabullenilebilecek tarafı yok. Aylardır evine ekmek girmeyen yüzbinlerce amatör futbolcumuz, onların hocaları mağdur edilirse, Türk futbolunun kaynağını kurutursunuz, kendi bindiğiniz dalı kesersiniz...
Ey TFF ve amatör kökenli yöneticiler... Bu sorunu bir an önce çözün lütfen.