TYT Temel Matematik’te Türkiye ortalaması 40 soruda 6.9
AYT Matematik’te 40 soruda 7.2
TYT Türkçe 40 soruda ortalama 17.7
AYT Türk Dili ve Edebiyatı ortalaması 24 soruda 6.6
TYT Fen Bilimleri’nde 20 soruda 3.2
AYT Fizik’te ise 14 soruda ortalama sadece ve sadece 2.3
***
Ülkemizde efsane bir filmdir “Hababam Sınıfı”. Defalarca izleyenler bile her tekrarını, sıkılmadan yeniden seyrederler, yine de sıkılmazlar…
Çokça versiyonları yapıldı, her biri de reyting rekorları kırmaya devam ediyor…
Çünkü bizi anlatıyor, hayatın gerçeklerini konu ediniyor ve bize ders veriyor… Bir kere ders alsak belki film de cazibesini kaybedecek.
Ancak 50 yıldır aynı hatalarımız tekerrür ediyor, uygulamalar değişse de sonuçları tekrar ediyor…
***
Bir grup günah keçisi öğrenci, yanlışlar bütününün bedelini ödüyor…
En az onlar kadar sorumluluğu olan aileler-veliler, öğretmenler, okullar, müfredat, sistem, kurtulabiliyor mu, tabii ki hayır…
Aralıksız bütün tartışmalar sistemin etrafında dönüyor…
Eleştiriler, öneriler, kavgalar, gürültüler, kamplaşmalar, ayrışmalar, her şey var bu arenada…
***
Hababam Sınıfı’nın efsanesi Mahmut Hoca, yıl sonunda, sapır sapır dökülen öğrencilerin zayıflarla dolu karnelerini, okula çağırdığı velilere veriyor…
Onlar da önce hiç üzerlerine alınmazken ve her zamanki gibi şımarık zengin rolleriyle, “İstedikleri her şeyi de vermiştik oysa, daha ne yapalım” modunda davranıyor…
Ancak Mahmut Hoca’nın o muhteşem dersinden sonra,”haklısınız”, diyebiliyorlar…
Aslında Mahmut Hoca’nın verdiği dersten ibret alsaydık, her yıl dönüp dönüp aynı yakınmaları yapmazdık…
***
Haksızlık etmeyelim, 50 yılda zaman zaman çok çabalar harcandı, ciddi projeler geliştirildi, büyük reformların adımı atıldı ama bunlar çoğunlukla müdahalelerle hayata geçirilemedi. Böylece de bu sistemi bir türlü istenen verime kavuşturamadık…
Kabul etmeli ki Mahmut Hoca’nın karnelerini çocuklarımızdan çok biz veliler-aileller, öğretmenler, devleti yönetenler, milli eğitimi idare edenler hakettik…
***
Ne ekiyorsak onu biçiyoruz… Hayıflanmak yok… Bütün bir ülke kenetlenecek çağın gereklerine uygun, tavizsiz yeni bir proje-plan-programla baştanbaşa yeniden yapılanacak…
Yap boz tahtasından bıktık, aynı yollardan geçmek gına getirdi, kısır çekişmeler bizi bitirdi…
Bilimin gereği neyse o. Liyakatten taviz vermeden, kararlılıkla yol alalım ve bir yerden başlayalım…
Öyle ki, bunları bir daha konuşmayalım…
KKTC İÇİN HALA FIRSAT VAR KAÇIRMAYIN!..
Cook Adaları, Guam Adaları, Ceyman Adaları, Virjin Adaları, Komorlar, Hong Kong gibi Birleşmiş Milletler’ce tanınmayan 13 ülke bildiğiniz büyük Olimpiyatlar’a katılabiliyor…
Ancak KKTC, bırakın Olimpiyatlar’ı, Türkiye’deki İslam Ülkeleri Oyunları’na bile katılamıyor…
Geçtiğimiz hafta bu ambargoyu yazınca çok ciddi bir etkileşim oldu… Büyük şaşkınlık, öfke, üzüntü ve çaresizlik duyguları dile getirildi…
Ancak ilgililerden hiç bir ses yok… Kahreden bir sessizlik var…
***
Ey evsahibi ülke, ey Türkiye… Ey Gençlik ve Spor Bakanlığı, İslam Oyunları Organizasyon Komitesi, yaz mevsiminin ortasına geldik, kış uykusundan uyanın ve bu çağrıya kulak verin…
Şu bir kaç gün içerisinde yapacağınız bir hamle KKTC’li gençlerin ve sporcuların önünü açacak spor ambargosuna son vermenin yolunu ardına kadar aydınlatacak…
Ya da KKTC’nin en az bir 50 yıl daha sportif ambargo altında kalmasına sebep olacak… Siyaseten dışlanmasına, ekonomik olarak çökertilmesine vesile olacak…
***
İslam Oyunları, herhangi bir felaket veya aksama olmazsa 4 yılda bir yapılıyor… Türkiye’deki bir organizasyona Yavru Vatan sporcularını dahil edemezsek, hiç bir İslam ülkesi de etmez, edemez… Çünkü onlara haklı bir gerekçe vermiş oluruz…
Hem bundan sonra hangi yüzle onlara “KKTC’yi de dahil edelim” diyebileceğiz… “Fırsatınız vardı, evinize niye getiremediniz?” diyecekler…
***
Başta Gençlik ve Spor, bütün bakanlıklar, muadili İslam ülkeleri bakanlarıyla, Olimpiyat Komitemiz, olimpiyat komiteleriyle, federasyonlarımız federasyonlarla temaslarda bulunsun ve bu haksızlığı gidersin…
Hala branşların kuraları çekilmemiş… Çekilse bile temsili bir kaç branşta KKTC’li federasyonları dahil edebilirsiniz… Hiç değilse yasak kalkar, ambargo kırılır…
Yoksa eyvah kar etmez, kaçan balık iri olmaz, çok iri çünkü…
FENERBAHÇE FIRSATI KULLANMALI
qIsrarla yurt dışı başarıyı yakalamaktan bahsediyoruz… Milli Takım’ımızın, takımlarımızın şampiyonalar, turnuvalar, kupalarda Türkiye’mize özlenen zaferleri getirmesini istiyoruz…
İçerde şampiyon olup Edirne’den öte geçemeyen futbolumuzun artık kabuğunu kırma dönemi geldi de geçiyor…
Bunun için de Şampiyonlar Ligi’nde iki Türk takımının aynı anda olması ve hakettiğimiz sonuçları alması milletimizi gururlandıracağı gibi, futbolumuzu da daha ilerilere taşıyacaktır…
Konyaspor, Başakşehir ve Sivasspor’un da çok iyi bir Avrupa sezonu geçirmesini bekliyoruz…
***
Nasıl başlarsanız, öyle bitirirsiniz… Temennimiz bu…
Şampiyonlar Ligi öneleme maçında F.Bahçe’nin Dinamo Kiev karşısında belki çok iyi oynamadı ama avantajlı bir skorla ülkemize döndü…
Rövanş için İstanbul’da 52 bin 500 taraftarı önünde büyük bir mücadele verecek ve inanıyoruz ki bu rakibini geçtikten sonra daha kolay bir rakiple oynayacak ve gruplara kalabilecek…
Tabii ki Dinamo Kiev kolay bir rakip değil… Belli dönemlerin muhteşem takımı… Avrupa Şampiyonu Sovyetler Birliği’nin kadrosunun 7-8 oyuncusunu verdiği yılları unutmadık.
Blochin’i, Sevchenko’yu yetiştirdiğini de o devirleri bilenler hatırlayacaktır…
***
Belki Ukrayna-Rusya savaş hali sebebiyle sıkıntıları çok fazla… Maçlarını Kiev’in yenilenen büyülü Cumhuriyet Stadı’nda ve seyircisi önünde değil de Polonya’nın Lodz şehrinde oynamak zorunda kalsa da, Kiev Kiev’dir…
Her sahada maç kazanacak bir özgüveni ve dinamizmi var… İstanbul’da da tehlikeli olabilir…
Lucescu gibi geçmişi başarılarla dolu bir hocası var ve hala futbolun bilge teknik adamlarından biri…
F.Bahçe’nin de çok iyi bir hocası, alternatifi bol bir kadrosu var. İnşallah rövanşı alır da bu avantajı tur’a çevirir ve başlangıcı iyi yapar…