Hiç istemeyeceğimiz bir final, aynı ülkenin iki takımı arasında olandır kuşkusuz... Geçtiğimiz yıl İstanbul Vodafone Park’taki Süper Kupa finalini iki İngiliz takımı oynamış ve Chelsea’yi yenen Liverpool, kupanın sahibi olmuştu...
2005 Şampiyonlar Ligi finalini de İtalyan devi Milan’a karşı Liverpool penaltılarla kazanmıştı... Yani istanbul, futbolda 2 defa İngiliz hegemonyasına sahne olmuştu...
Bu sene Liverpool çoktan elendi, finalde olmayacak ama başka İngiliz takımları, meydanı yine boş bırakmadı ve kupaya ağırlığını koydu...
***
Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi gibi tarihin en büyük yıldızlarından iki süperstar zaten yok, bu finalde... Hem Juventus, hem de Barcelona çoktan çekilmişlerdi sahneden...
Muhammed Salah da Liverpool’la birlikte İstanbul bileti alamamıştı... Lewandovski’li Bayern Münih de havlu attı, Türkiye seyahatinde...
Kala kala Neymar’lı, Mbappe’li PSG kalmıştı... Zidane yönetimindeki Kerim Benzema’lı Real Madrid vardı bir de... Diğerleri de Manchester City ve Chelsea...
***
Aslında İstanbul, 2020’ye evsahipliği yapacaktı. Pandemi sebebiyle yeni bir düzenleme yapılmış ve UEFA, elemelerden itibaren Şampiyonlar Ligi finallerini Portekiz’in başkenti Lizbon’a vermişti.
2021 finali de Rusya’nın Sen Petersburg şehrinde olacaktı... Geçen yılı, elimizden alan UEFA, bu yılı da Rusya’dan İstanbul’a kaydırarak durumu telafi etmeye çalışmıştı...
Aslında biz de nasılsa pandemi süreci biter, İstanbul’da 80 bin seyircili, bol şölenli, eğlenceli ve görkemli bir finale evsahipliği yaparız, tadını çıkarırız diye planlıyorduk ki, evdeki hesap çarşıya uymadı...
***
Hala Kovid-19 belası önlenemedi ve onun gölgesinde bir final oynanacak. Eğer bu kapanma süreciyle beraber İstanbul ciddi bir toparlanma yaşarsa, Olimpiyat Stadı’nda belirli bir seyirci de olabilecek tahminimiz...
Bu açıdan da kapanma süreci en çok da Şampiyonlar Ligi finalinin cansimidi oldu...
Salgın kontrol altına alınamasaydı, değişik ülkelerden “İstanbul’a oynanmamalı, finali bize verin” sesleri yükselebilirdi.
Veya finalist takımlar “Biz İstanbul’a gitmek istemiyoruz, futbolcularımızın canını tehlikeye atamayız” da diyebilirdi...
Devletin kapanma kararı en çok da Şampiyonlar Ligi finalini kurtarmamıza yarayacak.
***
Şimdi İstanbul Olimpiyat Stadı, 2021 UEFA Şampiyonlar Ligi finalini heyecanla bekliyor.
29 Mayıs’ta oynanacak finalde mücadele edecek takımlar önümüzdeki haftaki rövanş maçlarıyla belirlenecek.
Yarıfinalde 2’si İngiliz, biri İspanyol, diğeri de Fransız 4 takım arasındaki ilk maçlara bakarsanız, İngilizler, İstanbul’a daha yakın gibi duruyor...
İspanyol Pep Guardiola yönetiminde çok başarılı bir dönem geçiren Manchester City, yine rekor transferlerle dünyanın süper starlarını toplayan Paris St Germain’i, Paris’te 2-1’le devirince çok büyük bir avantaj sağladı...
***
Geçtiğimiz yılın tartışmasız favorisi, elemelerde bütün rakiplerine fark atan Paris SG, Bayern Münih’e finalde kaybetmiş ve sezonu kupasız kapamıştı.
Eğer rövanşta, Manchester’de rövanşı alamazsa, bu sefer finali bile göremeyecek. Paris’ten daha güzel bir şehirde, Napolyon’un deyimiyle Dünyanın Başkenti İstanbul’da final oynamaktan mahrum kalacak...
Keza bu kupanın rekortmeni Real Madrid de, eğer Londra’da Chelsea’den rövanşı alamazsa bu sefer İstanbul’daki finali, televizyondan izlemek zorunda kalacak.
Tabii İstanbul da bu büyük yıldızları ve köklü kulüpleri ağarlamaktan mahrum kalacak. Ortam, Süper Kupa finalinde olduğu gibi iki İngiliz takımına kalacak...
Uluslararası ilgi, İstanbul’un tanıtımı, renkli geçme ihtimali de zayırlayacak...
***
Aslında her iki takım da finali hakedecek takımlar...
Özellikle de Manchester City, dünyanın en başarılı takımlarından biri. Hocasının yanısıra Kevin de Bruyne ve İlkay Gündoğan da kadrosunda... Kupayı da hakediyor...
Ancak iki takımın aynı ülkeden olmamasını dilerdik. Bizim için de bu tercih edilebilir bir şey değil.
İstanbul, iki İngiliz takımı Manchester City-Chelsea finaline daha yakın... Tabii futbol büyük sürprizlere gebe... Haftaya belli olacak, bekleyelim görelim...
B. Mustafa olarak gitti, Denizli olarak döndü
Düşünebiliyor musunuz, siz çok üst seviye bir futbolcu olarak her yıl İstanbul büyüklerinin transfer listesinde yeralıyorsunuz ve büyük paraları reddediyor, teklifleri geri çeviriyorsunuz, İzmir’de kalmayı ve Altay’da devam etmeyi tercih ediyorsunuz...
Ve bunu futbolunuzun en başarılı ve verimli yıllarında yapıyorsunuz... Hiç bir atağınız yoksa bile kornerden doğrudan doğruya ve frikikten attığınız gollerle Altay’ı hep yukarılara taşıyorsunuz, İzmir futbolunu ayakta tutuyorsunuz..
Gol krallıkları alıyorsunuz ama İstanbul’dan ırak olduğunuz için Milli Takım formasını hakettiğiniz kadar giyemiyorsunuz.. Yani Ay-Yıldız’dan bile mahrum bırakılıyorsunuz...
***
Dört Büyükler dahil kornerlerine karşı tedbir olarak bir hafta çalışma yapan takımlara bile yine o esrarengiz gollerini sıralayan adamdı B.Mustafa.
Hiç unutamam, unutulmaz da aslında. Altay, UEFA Kupası’nda Doğu Alman Carl Zeis Jena takımına deplasmanda 5-1 yenilmişti.
Rövanşta İzmir’de, 2 korner 1 frikikten B.Mustafa’dan 3 gol, Şeref’ten tek golle 4-1 öne geçmişti Altay, az kalsın eliyordu D.Alman takımını ama o zamanki hakem hataları, rakibi kurtarmıştı.
***
1983’te G.Saray’a önce futbolcu olarak transfer oldu, sonra da talihi açıldı B.Mustafa’nın. Alman .Jupp Derwal hoca olunca, o da yardımcısı oldu.
Sonra Denizli oldu. G.Saray ve Milli Takım’daki başarıları. Üç ayrı takımı şampiyon yapma ve detayları biliyorsunuz... Çok yürekli bir hıca, cesur bir kişilik, komplekssiz bir insan...
Derken B.Mustafa olarak ayrıldığı Altay’a 38 yıl sonra Mustafa Denizli olarak geri döndü...
Göztepe ve Altınordu güzel işler yapıyor ama biz Hoca’nın Altay’la birlikte bütün İzmir’i yeniden ayağa kaldırmasını arzu ediyor, yeni bir hikaye yazmasını bekliyoruz.
Yolun açık olsun Mustafa Denizli...